Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Modeli

Peyman Yüksel

Ekonomist  

Üniversitelerin iç ve dış paydaşlarının zaman içindeki beklentileri değişince yükseköğrenimde önemli gelişmeler ortaya çıktı.  “Girişimci” ya da “Üçüncü Nesil” üniversitelerin oluşumu ve bu paydaşların değişen taleplerini yerine getirmeye başlaması, bu süreçte ortaya çıkan “katma değerli ürünler”, üniversitelerin ekonomik büyümede, ülke ekonomilerinde söz sahibi olmalarını sağladı.

Bir üniversitenin iç paydaşları denilince aklımıza öğrenciler, akademik personel ve çalışanlar gelir. Dış paydaşlar ise sanayi, devlet ve bölgesel/lokal topluluk yani sosyal çevredir.  Üniversiteler ilk ortaya çıktıkları (Aristo’nun Academia’sının hakkını teslim ederek) yıllarda, Bolonya, Paris ve Oxford ilk örnekleri olarak (MS: 1100-1200) daha çok din temelli eğitim veriyorlardı. Bu nedenle de büyük ölçüde kiliselerin söz sahibi olduğu koşullar geçerliydi. Amaçları; bilgiyi toplamak, korumak ve var olan bu bilgiyi aktarmaktı, kısacası sadece “eğitim” amaçlı kurumlardı. Öğrenci sayısı az, seyahat imkânları kısıtlı olduğundan, tek disipline dayalı, araştırmaya kapalı bu öğrenim tarzı uzun yıllar devam etti. Üniversitenin dış paydaşlarında meydana gelen değişimler ağırlıklı olmak üzere (1800’ler); sanayinin gelişmesi, araştırma kuruluşlarının sayısının artması, devletin üniversitelere kaynak ayırması gibi nedenlerle, yüksek öğrenimin yapısı değişim gösterdi. Araştırma sürecini öğrenci odaklı hale getiren, endüstri devrimiyle “uzmanlaşmayı” gündeme getiren bu yeni tip üniversitelere en iyi örnek Humboldt Üniversitesi (Prusya-1810) oldu. Bu örnekle dünyada üniversite kavramı, radikal olarak yeniden tasarlandı. Kilisenin ağırlığını ortadan kaldıran, devletin ulusal bütçeden kaynak ayırdığı laik eğitim kurumları ortaya çıktı.

Ulaşımın kolaylaşması mobiliteyi hızlandırdı, öğrenci sayısında büyük bir artış yaşandı ve araştırmalar için devlet kaynakları yetersiz kalınca sponsporluklar arttı. Ortak dil olarak İngilizce kullanılmaya başlandı. Üniversiteler en iyi öğrencileri çekme ve onlara en iyi hocalarla eğitim verme yarışına girdiler. Çünkü üniversitelerin topluma katkılarının, sadece eğitimli insan üretmek olmadığı anlaşıldı. Eğitimin yanında araştırmanın da önemi ortaya çıktı. İlk örnekler kuruluşları çok öncelere dayanan Cambridge, MIT, Stanford oldular. Cambridge Üniversitesi etrafındaki kümelenme benzeri oluşumlar (günümüz kümelenmeleri için en iyi örneklerden birisi), sadece bir sanayi üretim coğrafyası olarak değil, bölgenin sahip olduğu sosyal network, teknoloji/inovasyon yaratma, üretme ve transfer etme yöntemi açısından artık bir “ekonomik coğrafya”ya da “uzmanlaşmış bölge” olarak tanımlandırılmaya başlandı. Oluşan işgücü havuzu, firmaların kendi arasında ve üniversite ile diyaloğunun artması, kolektif öğrenme, ortak bilgi üretimi artık sadece bir sanayi kümelenmesini ifade etmiyordu. Bundan daha fazlasını, firmaları, kurumları destekleyici politikaların oluşturulmasını, politika yapıcıların (üniversite/devlet/sanayi) sadece bu üretimin sürecinde değil sonrasında da iş birliğine gitmesini sağlayan bir sinerjiyi ortaya çıkarttı. Üniversitelerin “Girişimci-Yenilikçi” üniversiteye doğru evrilme süreci de bu dönemle başladı. Disiplinler arası çalışmaların yapıldığı, devlet-üniversite-sanayi iş birliğinin ön planda tutulduğu, üniversitede ortaya çıkan bilginin ticarileştirilmesi yani ülke ekonomisine katkı sağladığı yeni bir dönem başladı. “Girişimci Üniversite” dönemi.

Girişimci Üniversitelerin Yarattığı Ekonomik Değerler

Dünyadaki en iyi Girişimci Üniversite örnekleri arasında gösterilen MIT’de yapılan bir araştırmaya göre bu üniversiteden ortaya çıkan yıllık ekonomik değer dünyanın en büyük 11. ekonomisine denk geliyor. Ortaya çıkan ekonomik değerin Üniversite-Tabanlı sayılabilmesi için araştırmada şu sınıflandırma yapılmış:

1) Eğer üretilen ürün direkt bir üniversite tarafından lisanslandıysa, patentlendiyse,

2) Firmanın kurucusunun üniversitede yaptığı bir tez çalışması sonucu ya da üniversite içinde bir laboratuvarda yapılan bir araştırmaya dayanıyorsa, orijinal ürün veya servis fikri üniversitedeki bu araştırmadan çıktıysa,

3) Bir öğretim üyesi, bu yeni kurulan firmaya kurucu ortak olarak ya da resmi veya gayrı resmi danışman olarak katıldıysa,

4) Ya da şirket henüz öğrencilerin okul hayatı devam ederken ortaya çıkan bir fikirle kurulduysa.

Ülkemizde ise Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı-TÜBİTAK tarafından yapılan bir ölçümleme ile Girişimci ve Yenilikçi Üniversiteler 2012 yılından beri, belli kriterlere göre değerlendiriliyorlar. Bu kriterler şöyle sıralanıyor:

Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Yetkinliği,

Fikri Mülkiyet Havuzu,

İş birliği ve Etkileşim,

Girişimcilik ve Yenilikçilik Kültürü,

Ekonomik Katkı ve Ticarileşme.

Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi Listesinde Başarılı Olan Üniversiteler[1]

2012 Yılı İlk 3 Üniversite

  1. Sabancı Üniversitesi
  2. Orta Doğu Teknik Üniversitesi
  3. Bilkent Üniversitesi

2013 Yılı İlk 3 Üniversite

  1. Orta Doğu Teknik Üniversitesi
  2. Sabancı Üniversitesi
  3. Bilkent Üniversitesi

2014 Yılı İlk 3 Üniversite

  1. Orta Doğu Teknik Üniversitesi
  2. Sabancı Üniversitesi
  3. Boğaziçi Üniversitesi

2015 Yılı İlk 3 Üniversite

  1. Sabancı Üniversitesi
  2. Orta Doğu Teknik Üniversitesi
  3. Boğaziçi Üniversitesi

2016 Yılı İlk 3 Üniversite

  1. Sabancı Üniversitesi
  2. Orta Doğu Teknik Üniversitesi
  3. İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi

2017 Yılı İlk 3 Üniversite

  1. Sabancı Üniversitesi
  2. Orta Doğu Teknik Üniversitesi
  3. Gebze Teknik Üniversitesi

Girişimci üniversitelerde yaratılan girişimcilik kültürü, girişimcilik merkezleri, girişimcilik ve inovasyon platformları, girişimcilik yandalı yapılmasının sağlanması ya da müfredata konulan girişimcilik dersleri ile destekleniyor. Bu üniversiteler, girişimcilik ekosistemine çok büyük bir katkı sağlayan Teknokentler ve Teknostarter’larla verdiği desteği yurtdışına taşıyorlar. Üniversiteler başarılı girişimlerin daha hızlı bir şekilde hazırlanması ve gereken desteğe ulaşmasını sağlayan bu programla küresel girişimcilik ekosisteminde hızlı adımlarla ilerlemeye devam ediyorlar.

Sonuç olarak; Üçünü Nesil Üniversite modeli olan Girişimci-Yenilikçi Üniversiteler her geçen gün ülke ekonomilerinde daha fazla söz sahibi olmaya devam ediyor. Üniversiteye girişte önemli bir kriter olarak ortaya çıkan girişimcilik ekosistemini sağlayan eğitim kurumları, geleceğin girişimcilerini çok daha kısa sürede hayata hazırlıyor.

*Bu makaledeki bilgiler Peyman Yüksel-ODTÜ MBA Bitirme Tezi olan (2015) “Girişimci Üniversitelerde Akademisyen Şirketlerinin Rolü” başlıklı tezinden alınarak hazırlanmış ve TSE Standard, Ekonomik ve Teknik Dergisi Mayıs 2018 sayısında yayınlanmıştır.

[1] Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi, https://www.tubitak.gov.tr/tr/kurumsal/politikalar/icerik-girisimci-ve-yenilikci-universite-endeksi

Scroll to top
error: