İlk Yarıyılın Ardından Olumlu Seyrini Koruyan Küresel Ekonomi ve Bölgesel Gelişmeler

[siteorigin_widget class=”SiteOrigin_Widget_Image_Widget”][/siteorigin_widget]

İlk Yarıyılın Ardından Olumlu Seyrini Koruyan Küresel Ekonomi ve Bölgesel Gelişmeler

Peyman Yüksel

Ekonomist

Olumlu performans gösterdikleri ilk yarıyılın ardından küresel piyasalar; ABD, Euro Bölgesi ve Çin dahil birçok ülkede imalat sanayi ekonomik aktivitesinin güçlü seyrettiğine işaret ediyor. Haziran ayı sonunda üç gelişmiş ülke para otoritesi; Amerika Merkez Bankası (FED), Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve İngiltere Merkez Bankası’ndan yapılan şahin açıklamalarla, gelişmiş ülke uzun vadeli faizlerinde yükselişleri, euro ve sterlin değerlenmelerini görüyoruz. Avrupa’da seçimlerin büyük ölçüde tamamlanması belirsizliği azalttı. Asya hisse senedi piyasaları ise Kuzey Kore kaynaklı jeopolitik gelişmelerin olumsuz etkisiyle bir miktar geriliyor. Petrol fiyatları, petrol üreticisi ülkelerin (OPEC) üretim azaltmalarını 2018’in ilk çeyreğine kadar uzatma kararı almalarına rağmen, düşüş eğilimini sürdürüyor. Haziran ayının ilk günlerinde Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır, Katar’la diplomatik ilişkilerini kesince ve ilerleyen günlerde başka ülkeler de bu gruba eklenince ve enerji piyasalarında hareketlenmeler olunca, yatırımcılar güvenli liman olarak gördükleri altına yöneldiler.

Haziran ortalarında FED’den gelen 25 baz puan faiz artışı oranı, yüzde 0,75-1,00 olan aralığı yükselterek yüzde 1 – 1,25’e çekti. 2017’de bir faiz artışı daha, 2018’de ise 3 faiz artışının öngörülüyor olması, ABD merkez bankasının 4.5 trilyon dolarlık bilançosunu bu yıldan başlayarak daraltacağına işaret ediyor. Gelişmekte olan ülkeler için ABD dolarındaki faizin yükselmesinin anlamı, yurtdışından sağlanacak kredilerin daha masraflı olması ve yatırımların azalması demek oluyor. Faiz artışı açıklaması sonrası ABD için 2017 büyüme beklentisi, yüzde 2.1’den yüzde 2.2’ye yükseldi.  Ancak ABD için Başkan Donald Trump’ın uyguladığı politikalar halen belirsizliğini koruyor. Haziran başında, 190 ülkenin imzalamış olduğu Paris İklim Anlaşması’nı imzalamayacağını açıklayan Trump “İklim Değişikliği”nin uydurma olduğunu iddia etti. Mayıs ayında Trump’ın Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaretten sonra bazı Arap ülkelerinin Katar’la ilişkisini kesmesinde de Trump’ın etkisinin olduğu ortaya çıktı. Başkan Trump yaptığı açıklamada “Orta Doğu’ya yaptığım ziyaret sırasında Radikal İdeoloji’ye artık finansman sağlanmaması gerektiğini söyledim.” dedi. Obama yönetiminin Küba’yla yaptığı anlaşmayı da “tamamen tek taraflı” diye tanımlayan Trump, bu anlaşmadan da geri çekileceklerini açıkladı.

Haziran ayı sonlarında AMB Başkanı Draghi’nin Avrupa ekonomisi ile ilgili olarak kısmen de olsa olumlu mesaj vermesi ile euronun güçlendiğini, dolardaki genel zayıf trendin de etkisiyle, dolar karşısında Ağustos 2016’dan bu yana en yüksek seviyesine geldiğini, 1,1365 seviyesi ile görüyoruz. Draghi; göstergelerin Euro Bölgesi’nde güçlenen ve yayılan bir toparlanmaya işaret ettiğini, merkez bankası politikalarının bölgede enflasyonist baskıları tekrar tesis edeceğine ilişkin “güvenini” belirtti.

[siteorigin_widget class=”SiteOrigin_Widget_Image_Widget”][/siteorigin_widget]

Euro Bölgesi yılın ilk çeyreğinde yüzde 0,6 ile son iki yılın en güçlü büyümesini kaydetti. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in “Yapısal çerçevenin hazır olması halinde,  Euro Bölgesi’nin ortak maliye bakanı ve bütçesi olabilir.” açıklaması Almanya-Fransa yakınlaşmasına işaret ediyor. Fransa yeni cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un  Euro Bölgesi reformlarına yeşil ışık yaktığı belirtiliyor. İngiltere’de ise çoğunluğu kaybeden Theresa  May, başka bir partinin desteği ile azınlık hükümeti kurabilecek.

Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’ten yayınlanan rapora göre, küresel ekonominin bu yıl yüzde 2,9, 2018’de ise yüzde 3,1 büyümesi öngörülüyor. Öngörünün gerçekleşmesi halinde ise bunun 2010’dan bu yana yakalanan en yüksek yıllık büyüme hızı olacağı bilgisine yer veriliyor. Ekonomik göstergeler her ne kadar olumlu sinyaller verseler de, orta vadede küresel ekonominin büyüme hızında düşüş bekleniyor. Çünkü dünyanın en gelişmiş on ekonomisinin potansiyel büyüme oranlarının gelecek beş yılda yüzde 1,25 ila yüzde 1,75 arasında kalmasının tahmin edildiği kaydedildi. Bu da demektir ki; son dönemlerde görülen toparlanma, bir müddet artışa neden olacak ancak orta vadede azalarak gerileyecek. 2016’da yüzde 6,7 büyüyen Çin ekonomisinin bu yıl yüzde 6,5 ve gelecek yıl yüzde 5,9 büyümesi öngörülürken, 2016’da yüzde 1,8 genişleyen İngiltere ekonomisinin 2017’de yüzde 1,5, 2018’de yüzde 1,3 büyüyeceği tahmin ediliyor. Bu gerilemede Brexit’in önemli ölçüde etkisinin olacağını söyleyebiliriz. Fitch; Türkiye’nin büyüme rakamlarını da yukarı yönlü revize ederek bu yıl yüzde 4,7 gelecek yıl ise 4,1 büyüyeceğimizi öngördüğünü raporunda belirtti.

[siteorigin_widget class=”SiteOrigin_Widget_Image_Widget”][/siteorigin_widget]

Jeopolitik Riskler Küresel Büyümeyi Etkiliyor

Kuzey Kore ve ABD arasında elli yıldır devam eden husumet, son aylarca iyice tırmandı. Buna neden olarak da; ABD ordusunun nisan ve mayıs aylarında Güney Kore ile “saldırgan askeri manevralar” düzenlemesiyle nükleer savaşın eşiğine gelinmesi gösterildi.

Kuzey Kore’nin balistik füze atışı denemesinin başarıya ulaştığı ABD kaynaklarınca onaylandı. Mayıs’ta yapılan denemede füzenin Pasifik Okyanusu’ndaki Guam – ABD üssünü vurabilecek derecede tehlikeli bir sonuç alındı.

Katar’la bazı ülkelerin tüm diplomatik ilişkilerini kesmesi sonucu, Orta Doğu’da geniş bir alana yayılan ve uzun süredir var olan istikrarsızlık, bölge ülkelerini olduğu kadar bölgenin sahip olduğu enerji kaynakları nedeniyle, dünya petrol piyasalarını da etkileme potansiyeline sahip. Çünkü Katar son yıllarda doğalgaz üretimini ve yaptığı önemli yatırımlarla “Sıvı Doğal Gaz” (LNG) ihracat kapasitesini arttırarak, dünyanın en büyük LNG ihracatçısı durumuna geldi. Gelirleri hızla artan Katar, günümüzde 335 milyar dolar büyüklüğü ile dünyanın 14. büyük varlık fonuna sahip ülke durumda. Böyle olunca jeopolitik riskler sadece o bölge ile sınırlı kalmıyor. Dünyanın diğer birçok farklı bölgesine direkt veya dolaylı ekonomik, politik ve sosyal etkisi bulunuyor.

Siber Saldırılara Dikkat

Teknoloji bir yandan hayatımızı kolaylaştırırken diğer taraftan kişisel ve kurumsal bilgilerimizin güvenliğinde riskleri de beraberinde taşıyor. Son günlerde hem kurum ve kuruluşları hem de kişisel bilgileri hedef alan küresel düzeyde siber saldırlar olduğunu görüyoruz. Dev kamu ve özel şirketlere zor anlar yaşatan siber saldırılara bir yenisi eklendi. Binlerce bilgisayarın zarar gördüğü siber saldırıda Paris Başsavcılığı soruşturma açtı, Rusya ve Ukrayna da saldırıdan etkilendi. Ham petrol üreticisi Rus Rosneft sistemlerinde “ciddi aksamalar” meydana geldiğini ancak petrol üretiminin zarar görmediğini belirtti.

Kişisel verilere erişim sayesinde kimlik hırsızlığı ve banka hesaplarından veya ATM’lerden dolandırıcılık yöntemiyle para alma yöntemi de şahısları tehdit eden en büyük tehlikeler arasında yer alıyor. Bu konuda kişilerin dikkatli olması ve gerekmedikçe ve emin olmadıkça kişisel bilgilerini ifşa etmemeleri büyük önem taşıyor.

Türkiye Ekonomisi Beklentilerin Üzerinde Büyüdü

Türkiye ekonomisi 2017 yılının ilk çeyreğinde, beklentiler yüzde 3,5-4 oranında iken, beklenenden fazla, yüzde 5 büyüdü.  İlk çeyrekte kamu harcamalarını destekleyen birçok çalışma özel harcamaları da canlandırdı. Bunun sonucunda büyümede Orta Vadede planlanan yüzde 4,4’den de fazla büyüme rakamı yakalandı.

[siteorigin_widget class=”SiteOrigin_Widget_Image_Widget”][/siteorigin_widget]

Ekonominin kendi dinamikleriyle sağladığı, örneğin ihracattaki büyüme oldukça sağlıklı görünüyor. Ancak, özel tüketimi artırmak için kamu maliyesinden verilen tavizler örneğin vergi indirimleri, devletin vergi gelirlerini azaltacaktır. Sürdürülebilir olmayan kamu harcamalarıyla büyüme sürecinden ekonominin kendi doğal sürecinde, kendi iç dinamikleriyle büyümesini sağlamak daha sağlıklı olacaktır. Bunun da süreç içinde gerçekleşeceğini öngörüyoruz. Çünkü beklentilerin üzerinde gelen büyüme rakamı, 2017’nin tamamı için iyimserliğimizi artırdı. Büyümenin içeriğine baktığımızda; tarım sektörünün toplam katma değeri yüzde 3,2, sanayi sektörünün yüzde 5,3, inşaat sektörünün yüzde 3,7 arttığını görüyoruz. Aynı dönemde, ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetlerinin toplamından oluşan hizmetler sektörünün katma değeri ise yüzde 5,2 artış gösterdi. İç talebin yanı sıra ihracatın büyümeye katkıda bulunması da olumlu bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Jeopolitik gelişmelerin etkisiyle belirgin biçimde baskı altında kalarak cari dengeyi olumsuz yönde etkileyen seyahat gelirleri Rusya ile normalleşme sürecinden sonra artmaya devam ediyor. Haziran 2017 Ekonomik Görünüm Raporunu açıklayan Dünya Bankası (DB), Türkiye ekonomisinin 2016’da zayıf performans göstermesinde başarısız darbe girişiminin peşi sıra iş koşullarının zayıflamasının, Rusya’nın uyguladığı yaptırımların ve yüksek enflasyonun rol oynadığını açıkladı. Banka, 2017 yılı büyüme tahminini yüzde 0,5 yükselterek yüzde 3,5’e çıkardı.

Türkiye’de Haziran ayında;

–              En fazla getiriyi aylık yüzde 3,26-3,61, yıllık bazda ise yüzde 12,18-16,19 ile BIST100 endeksi yani borsa sağladı. Amerikan Doları yüzde 1,37 oranında yatırımcısına kaybettirirken mevduat faizi yüzde 0,78, Euro yüzde 0,34 ve külçe altın yüzde 0,03 oranında reel getiri sağladı. Borsa işlemleri hem uzman görüşü gerektiren hem de uzun vadede çok dikkatli olarak takip edilmesi ve inceliklerinin bilinmesi gereken yatırım işlemleridir. Kişilerin bu alandaki yatırımlarından yüksek gelir elde etme olasılıkları olduğu gibi kaybetme riskleri her zaman vardır.

–              Tüketici fiyatları aylık bazda yüzde 0.27 düşüş gösterdi. Bunun sonucunda yıllık enflasyon da, Mayıs ayındaki yüzde 11,72 seviyesinden yüzde10,9’a gerilemiş oldu.

–              Hükümet tarafından şirketlere verilen kredi desteği ve sosyal güvenlik ödemelerindeki yardımların büyümede artışa sebep olması, istihdama olumlu yansıdı. Şubat ayıda başlatılan istihdam seferberliği sonrasında, işsizlik oranı mart ayında yüzde 11’7’ye, nisanda ise yüzde 10’5’e geriledi.

–              Mayıs’ta turist sayısı yıllık yüzde 16,3 artarak 2,9 milyon kişiye ulaştı. Böylece yılın ilk beş ayında toplam turist sayısında artış yüzde 6 oldu.

–              Ekonomiye en önemli desteğin, hükümet teşviklerinin de etkili olduğu, dayanıklı tüketim malları grubundan geldiğini geçtiğimiz ay da belirtmiştik. Ara malı üretiminde de toparlanma görülürken dayanıksız tüketim malı üretiminde ise gerileme devam ediyor. Sanayi üretimi, Nisan’daki yıllık yüzde 6,7’lık güçlü büyümesinin ardından, Mayıs’ta bir miktar ivme kaybederek, yıllık bazda yüzde 3,5 artış kaydetti.

–              Cari açık Mayıs’ta yıllık yüzde 68 artarak 5,2 milyar $ açık verdi. Bunun nedenleri arasında ithalatın – ağırlıklı olarak enerji ve altın kaynaklı- yıllık artışının ihracat artışından fazla olmasının etkisi olduğu söylenebilir. Son iki ayda seyahat gelirlerindeki pozitif seyir ise cari açığa pozitif yönde katkı sağlıyor.

Önümüzdeki günlerde küresel ekonomiyi ve bölgemizdeki gelişmeleri yakından takip etmeyi sürdüreceğiz.

* Bu makale TSE Standard, Ekonomik ve Teknik dergisi Haziran 2017 sayısında yayınlanmıştır.

Scroll to top
error: