Küresel Ekonomik Aktivitede Toparlanma Eğilimi

Peyman Yüksel

Ekonomist

Dünya ekonomisi yavaşlayan yatırımlara çare bulmaya çalışıyor. ABD, AB, Japonya gibi gelişmiş ekonomilerde devlet eliyle, merkez bankaları ve çeşitli teşviklerle sağlanan büyüme rakamlarının sürdürülebilir olmadığı görülüyor. Parasal genişleme yöntemiyle piyasalara sürülen büyük miktarlardaki paralar geri çekilmeye, toparlanmaya çalışılıyor ancak bu ekonomilerin bilançoları hiçbir zaman 2008 krizi öncesine dönmeyecek. Yatırımlardaki yavaşlama, bazı ülkelerde özel durumlarından (petrol üreticisi olma, terör tehdidi, iç savaş, tüketimin azalması vb)  bazılarında ise global konjonktürden kaynaklanıyor.

[siteorigin_widget class=”SiteOrigin_Widget_Image_Widget”][/siteorigin_widget]

Küresel sermaye sahipleri, yatırım kararında öncelikle “öngörülebilirlik” ve güven ölçütlerine bakıyor. Gelişmekte olan ülkeler özellikle son bir kaç yıldır büyüme konusunda oldukça zorlanmışlardı. FED’in faiz artırımına gitmesi, gelişmekte olan ülke piyasalarından sermaye kaçışına neden olmuştu. Bu ülke ekonomilerinin 2017 ve 2018 yıllarında büyüme konusunda sıkıntı yaşamaması bekleniyor.Son IMF raporları Büyük Kriz’den tam 10 yıl sonra ilk defa 2017-2018’de dünya ekonomisinin yüzde 3,6 ile kriz öncesi seviyelerde büyüyeceğini tahmin ediyor. Gelişmekte olan ülkelerden birisi olan Türkiye, ilk çeyrekte beklentilerin üzerinde yani yüzde 5 büyüme sağlayınca,ABD yatırım bankası Goldman Sachs Türkiye için 2017 büyüme tahminini yüzde 3,2’den 4’e çıkardı ancak büyümenin enflasyon ve faizleri yükselteceğini belirtti.

[siteorigin_widget class=”SiteOrigin_Widget_Image_Widget”][/siteorigin_widget]

Mayıs ayına ABD devlet başkanı Donald Trump’ın Suudi Arabistan ziyareti damgasını vurdu. Ziyaretten toplamda 320 milyar dolarlık ticari anlaşmalarla dönen Trump, Kral Selman bin Abdulaziz ile de “ortak stratejik vizyon anlaşması” imzaladı. Mayıs ayının sonlarında ABD ve global petrol rezervlerinin rekor düzeye ulaşması petrol fiyatlarının 50 doların altına düşmesine neden oldu.

Karşı hamle olarak Rusya ve Suudi Arabistan’dan üretimi durduracakları yönünde söylemler geldi.  OPEC üyesi ülkeler ise yaptıkları toplantıda haftalık petrol üretimini önümüzdeki 9 ay boyunca günde 1,8 milyon varil kesmeye karar verdiğini açıkladılar. Bu kararlar sonucunda ilerleyen günlerde ABD petrol rezervlerinin azalacağını ve fiyatların yeniden 50 doların üzerine çıkacağını söyleyebiliriz.

2017 yılının ilk çeyreği için gelen büyüme rakamlarına göre Amerikan ekonomisi beklenenden daha fazla büyüdü. Beklentilerin yüzde 0,9 olmasına rağmen büyümenin yüzde 1,2 olarak revize edilmesi olumlu görülse de yeni yıl başlangıcı olarak zayıf olduğu değerlendiriliyor. Başkan Trump’ın bazı icraatları kamuoyunda rahatsızlık yaratınca, Trump’ın görev süresi dolmadan başkanlıktan ayrılması gibi bir olasılık konuşulmaya başlandı. Çünkü Trump yönetimi; seçimlerde vaat ettiği sağlık, vergi ve altyapı reformlarıyla ilgilenmeyerek Rusya ekseninde yoğunlaşan “skandal iddialarla” gündeme gelince, ülke ekonomisini olumsuz etkileyerek ekonomik vaatlerini yerine getiremeyecek gibi görünüyor.FED’in faiz artırımları devam ettikçe ve doların değeri yükseldikçe, küresel çapta şirketlerin yüksek maliyetli krediye mahkum olmaları söz konusu olabilir.

Avrupa Birliği (AB) ekonomisinde büyüme sürüyor.  Avrupa Komisyonu önümüzdeki üç ay boyunca yüzde 1,7’lik büyüme öngörüyor ancak belirsizlik sürüyor. Avrupa’da popülizm ve aşırı sağ söylemelerin yükselişe geçmesi seçimlerde en çok konuşulan faktörler olacak. Fransa’da yapılan seçimlerde göç ve Avrupa Birliği karşıtı aşırı sağcı aday Marine Le Pen’e karşı, 39 yaşındaki Emmanuel Macron kazanması memnuniyetle karşılandı. Brexit sonrası terör saldırıları ile sarsılan İngiltere ve mülteci krizinden etkilenen Avrupa genelinde, haziran ayında 5 ülkede birden seçimler yapılacak. İngiltere, Fransa, Almanya, Kosova ve Arnavutluk halkı sandığa giderek kaderini belirleyecek. Seçimlerin yapılması sonucunda, belirsizliğin azalması ve ekonomide istikrar sağlaması bekleniyor.

Rusya ekonomisinde uzun zamandır devam eden durgunluğun azaldığı söylenebilir. Ülke genelinde ekonomi canlanırken bazı bölgelerde resesyonun sürdüğü görülüyor. Rusya’da uzun yıllardır yapılan “temizlik operasyonu” ile kredi veren kuruluşlar ve bankalar büyük ölçüde azaldı. Rus ekonomisini etkileyen en önemli dış faktörler arasında ABD’nin dış politikası, teknolojik gelişmeler, küresel piyasalardaki çalkantılar ve enerji fiyatlarındaki düşüş sıralanabilir.

Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin’de sanayi üretimi Nisan ayında beklentilerin altında gerçekleşti. Mayıs ayında Moody’s derecelendirme kuruluşu, 1989’daki Tiannemen Meydanı olayından sonra ilk defa, Çin’in notunda indirim yaparak “Aa3″ten “A1” seviyesine çekti. Kurum, not indirimine gerekçe olarak ülke ekonomisinin geleceğine dair soru işaretlerini gösterdi. Çin’de yılın ilk üç ayında büyüme ve satışlar beklentilerin altında gerçekleşti. 4 trilyon dolarlık “Gölge Bankacılık” ve kredi bağımlısı haline gelen ekonomisi ile Çin özellikle Gelişmekte Olan Ülkeleri tehdit ediyor.

G7 zirvesi 26-27 Mayıs tarihlerinde İtalya’nın Sicilya adasındaki Taormina kentinde yapıldı.Terörle mücadele konusunda liderler ortak çizgide buluşurken, ticaret konusunda “ileri adımlar” atıldı.Ortak bildirinin “İklim ve enerji” başlığı altında, “ABD halen iklim değişikliğiyle ve Paris Anlaşması’yla ilgili politikalarını gözden geçirme sürecindedir, bu konulardaki görüş birliğine katılan bir konumda değildir” denildi.

IDEF 2017

Savunma sanayindeki ‘millileşme’ hamlesi doğrultusunda üretilen modern araç, gereç ve sistemler, Türkiye’yi savunma sanayi rekabetinde söz sahibi ülke konumuna getirdi. Mayıs ayında ülkemizde en önemli faaliyetlerden birisi, 9-12 Mayıs 2017 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen, IDEF 2017 13’üncü Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı oldu. 1993 yılından beri her iki senede bir icra edilen fuar, savunma sanayi ile doğrudan veya dolaylı olarak ilgili olan tüm sektörleri kapsıyor.

[siteorigin_widget class=”SiteOrigin_Widget_Image_Widget”][/siteorigin_widget]

Bu yıl 50 ülkeden 820 firma katılımcı olup, Türk savunma sanayiinin öncü kuruluşlarından Aselsan, Roketsan, Havelsan, TUSAŞ-TAI, Otokar, BMC, FNSS yeni ürünlerini sergileme fırsatı buldular. Aselsan IDEF tarihindeki en büyük standı kurdu ve Deniz Sistemleri, Hava Sistemleri, Hava Savunma Sistemleri, Sınır-Sahil Güvenlik Sistemleri, Haberleşme Sistemleri, Elektronik Harp Sistemleri, Elektro-Optik Sistemler ve Silah Sistemleri senaryo merkezlerinde toplam üç yüzden fazla ürün ve sistemini tanıttı. Dünyanın önde gelen roket, füze ve güdümlü mühimmat firmalarından Roketsan’ın ürettiği KAAN Füzesi, TRG-300 KAPLAN Füzesi, TRG-122 Füzesi ve Mini Akıllı Mühimmat MAM-C, ilk kez sergilendiği IDEF 2017’de ziyaretçilerin ilgi odağı oldu. Komuta Kontrol ve Savaş Sistemleri, Eğitim ve Simülasyon Teknolojileri, Yönetim Bilgi Sistemleri ile Siber Güvenlik olmak üzere dört ana faaliyet alanında faaliyetlerini sürdüren Havelsan, milli helikopterimiz ATAK için üretilen, T129 ATAK Helikopteri Görev Eğitim Simülatörünü bu fuarda ilk kez sergiledi. TUSAŞ, Milli Muharip Uçağını, Özgün Helikopter T625’i, silahlı HÜRKUŞ’u ve ANKA İnsansız Hava Aracı Sistemi Silah Entegrasyonunu ilk kez görücüye çıkarttı.

Türkiye Ekonomisi Büyümede İstikrarlı

Türkiye ekonomisinin 2016 yılında büyüme hedefi, Orta Vadeli Program’da (OVP) yüzde 3,2 olarak belirlenmesine karşın, beklentiler yüzde 2,2 büyüyeceği yönündeydi. Oysa ekonomimiz geçtiğimiz yıl yüzde 2,9 ile beklentilerin üzerinde büyüdü ve 2017 yılında ilk çeyrekte de özellikle hane halkı tüketiminin artması sayesinde, yüzde 5’lik bir büyüme rakamını yakaladı. Büyümeye en büyük katkıyı veren sektörlerden birisi ise beyaz eşya sektörü oldu. Hükümetin beyaz eşyada yüzde 6,7 olan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) oranını sıfırlaması ve bu uygulamayı Eylül ayı sonuna kadar uzatması etkisini gösterdi. Yılın ilk 4 ayında bu sektörde yüzde 37’lik büyüme sağlandı. İhracatın artışı, teşvik önlemleri sanayi üretiminin nisan ayında yüzde 6,7 büyümesini sağladı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre; mayısta ihracat 13milyar 224 milyon dolar, ithalat ise 20 milyar 878 milyon dolar oldu. En çok ihracat 1 milyar 237 milyon dolarla Almanya’ya, en fazla ithalat ise1 milyar 930 milyon dolarla Çin’den yapıldı. Dış ticaret hacmi bu dönemde yüzde 16,48 artış gösterdi ve 34 milyar 101 milyon dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret açığı ise yüzde 49,47 yükselişle 7 milyar 654 milyon dolar oldu. AB ekonomisindeki canlanmanın ülkemiz ihracat rakamlarına yansıdığı görülüyor.

Türkiye ekonomisinde son dönemde üzerinde durulması gereken 3 faktör öne çıkıyor: İşsizlik, enflasyon ve faiz.  İlk çeyrekteki yüzde 5’lik büyümeye karşın işsizlikte çok az yüzde 11,7’den yüzde 11,5’e bir gerileme olması, bize büyümenin alt başlıkları konusunda dikkat etmemiz gerektiği sinyalini veriyor. Teşvikler ve vergi indirimleri ile büyüme, istihdam artışına çok az katkı sağlamış görünüyor.  İstihdamı artıracak olan yatırım artışlarıdır ancak bu alandaki yüzde 2,2’lik artış, istihdama yansımıyor. Yurtdışından doğrudan yatırım rakamlarındaki 0’luk azalışın önüne geçmek, güvenli ülke olma imajımızı artırarak gerçekleşebilir. Enflasyon ve faizin mayıs ayında yine birbirine paralel olarak yani yüzde 11,72 ve yüzde 11,15’e yükseldiğini görüyoruz.Turizm rakamlarında uzun zamandır ilk defa nisan ayından itibaren artış gözlemleniyor. Kredi Garanti Fonunun devreye girmesiyle kredilerde ciddi artışlar olabilir. Bu durumun büyümeye olumlu etki sağlansa da uzun vadede enflasyon rakamlarını yukarı çekmesi söz konusu olabilir.

Kişi başı milli gelirimizi 2008 yılından beri süre gelen 10 bin dolar seviyelerinden yukarı taşımak ve orta gelir tuzağından kurtulmak için Türkiye’de yeterli oranda kişi başı katma değer yaratmamız gerekiyor. Milli gelirimizin artması, büyümenin hızlanması ve bunlara bağlı olarak da üretimin canlanması birbirini tetikleyen unsurlardır. Üretimi artırabilmek için dünya pazarlarında yer bulacak uygun fiyat ve kalitede ürün ve hizmetler piyasa sürmemiz, bu ürün ve hizmetlere olan talebi de artırmamız önem arz ediyor. 2023 yılında kişi başı milli gelir 25 bin dolara yükseltilmek isteniyorsa bu ancak, teknoloji yatırımlarını daha çok yaparak, istihdam yaratarak, nitelikli işgücünü artırarak ve genç işsizlik oranını düşürerek sağlanır. Bu sayede istediğimiz refah seviyesine ulaşabiliriz.

* Bu makale TSE Standard, Ekonomik ve Teknik dergisi Mayıs 2017 sayısında yayınlanmıştır.

Scroll to top
error: