Küresel Ekonomide Durgunluktan Çıkmanın Formülü İnovasyon Ekonomisi

Küresel Ekonomide Durgunluktan Çıkmanın Formülü: İnovasyon Ekonomisi*

Peyman YÜKSEL

Ekonomist

Küresel ekonomi 2016 yılı için durgunluk senaryolarından henüz kurtulmuş görünmüyor. Buna karşılık günümüzde teknolojiye yatırım yapan ve ürün tasarımlarını markalaştıran ülke ve şirketlerin küresel sistemde ön plana geçtiği fark ediliyor. 4. Sanayi Devrimi ya da Sanayi 4.0 olarak adlandırılan bu yeni dönemde inovasyona, girişimciliğe, teknolojiye önem veren, melek yatırımcıları ve yeni iş kuranları destekleyen ülkelerin büyümede daha hızlı yol alacağı artık bilinen bir gerçek. Bu yeni dönemde istihdamdan yatırıma, endüstri kollarından bankacılığa kadar her alanı etkileyen düzenlemelerin hızla gündeme geleceği bir süreç içine giriliyor. Teknolojinin istihdamda kısa vadede yaratacağı daralmaya karşılık uzun vadede yeni iş olanakları sağlayacağı belirtiliyor. Önümüzdeki yıllarda siyasi gelişmelerin yanı sıra teknolojideki bu gelişmeler ekonomiye yön verecek. Akıllı fabrikalardan, robot otomasyonlarına, üretimde maliyetlerin azaltılmasından, firmalarda organizasyon yapılarındaki değişikliğe kadar her alanda yenileşme sürecine adapte olmak için teknolojideki gelişmelerin yakından takip edilmesi gerekecek.

Bu konudaki çalışmalara geçmeden önce küresel ekonomide Mart ayında yaşanan gelişmelere birlikte göz atalım:

Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, “Küresel Ekonomik Görünüm” raporunda 2016 yılı için küresel büyüme beklentilerini yüzde 2,9’dan yüzde 2,5’e çektiğini açıkladı. Raporda; gelişmiş ekonomilere ilişkin 2016 büyüme tahmininin yüzde 2,1’den yüzde 1,7’ye, gelişen ekonomilere ilişkin tahminin ise yüzde 4,4’den yüzde 4’e çekildiği belirtildi. Genel olarak emtia fiyatlarındaki düşüş (özellikle petrol fiyatları), gelişmiş ekonomilerde daralmaya neden oldu. Ekonomisi petrole dayalı Rusya ve Brezilya gibi ülkelerde, 2016 yılı için beklenen büyüme tahminleri daha da düşürüldü. Buna karşılık Hindistan, Türkiye, Polonya ve Güney Kore gibi ülkeler emtia fiyatlarındaki düşüşün olumlu yönlerinden istifade etmeye devam ediyorlar. Enerji faturalarındaki düşüş ekonomilerine olumlu yansıyor. Açıklanan raporda Amerika Birleşik Devletleri (ABD) için ekonomik büyüme öngörüsü yüzde 2,5’ten yüzde 2,1’e çekilirken, Çin’in büyüme tahmini ise yüzde 6,3’ten yüzde 6,2’ye revize edildi.

Küresel ekonomide söz sahibi olan ülkelerdeki siyasi gelişmeler ve atılan adımlar, bir yandan ekonomiyi etkilerken dünya ticaretinde de etkili oluyor. Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’de başkanlık seçimlerinin bu yıl 8 Kasım tarihinde yapılacak olması hem siyasi hem de ekonomik beklentileri ve belirsizlikleri beraberinde getiriyor.  ABD’nin şimdiki başkanı Barack Obama 2008 yılından beri iki dönemdir bu görevini yürütüyordu. Bu yılsonunda başkanlık seçimlerinin yapılacak olması, yeni seçilecek ABD Başkanının yürüteceği siyasi ve ekonomi politikaları, küresel piyasalarda şimdiden merak konusu olmaya başladı. Öne çıkan adaylardan, her mitingi olaylı geçen Donald Trump’ın mı yoksa eski ABD başkanlarından Bill Clinton’ın eşi Hillary Clinton’ın mı başkan olacağı şimdiden konuşulan konular arasında yerine aldı.  ABD başkanlarının uyguladıkları siyaset, sonuçları itibariyle ABD ile direkt ilişkisi olsun olmasın hemen her ülkeyi ve küresel yatırımcıların kararlarını yakından ilgilendiriyor.

ABD ekonomisi için 2016 yılı büyüme ve enflasyon rakamları için tahminlerin düşürülmesi, dolardaki faiz artışının beklenenden daha az olacağını gösterdi. Amerikan Merkez Bankası (FED) faiz artış kararını yüzde 0,25 ile 0,50 arasında tutacağını ve 2016 yılı için 4 sefer değil muhtemelen 2 sefer faiz artışı yapabileceğini açıklayınca, dolar ve Euro fiyatları düştü, bu dövizlere talep azaldı.Başkanlık seçimlerinin bu yıl yapılacak olmasının FED’in faiz kararını etkilediği ve doların zayıflamasının devam edeceği belirtiliyor. Uzun zamandır yüksek seyreden Amerikan dolarının ateşi düşünce, Türk Lirası’nda olduğu gibi diğer ülke para birimleri de dolar karşısında değer kazandı.

Euro Bölgesi’nde de ekonomiyi canlandırma çalışmaları devam ediyor. Avrupa Merkez Bankası (AMB) Parasal Genişleme miktarını artırınca piyasalara daha fazla para girişini sağlamış oldu. Böylece Avrupa Birliği (AB) için uzun zamandır devam eden ekonomik durgunluğun canlanması için yatırımcılar teşvik edildi. Ancak kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s yaptığı açıklamada, Euro Bölgesi’nde toparlanmanın devam ettiğini, fakat reform çabalarının azaldığını ve siyasi risklerin arttığını belirtti.

Küresel ekonominin bir diğer önemli aktörü olan Çin ise sermaye çıkışlarını azaltarak ve istihdam rakamlarını iyileştirerek yavaşlayan ekonomisinin düzelme sinyalleri vermeye çalışıyor. Geçtiğimiz yıl büyümede yaşadığı daralma neticesinde hem kendisi hem de ticari ilişki içinde olduğu diğer ülkeleri olumsuz etkileyen Çin ekonomisi, 2016 yılında dış ticarette ilk 2 ayda yine düşüş yaşadı.Sanayi üretimi ve perakende satış verisinin Ocak-Şubat aylarında beklenenden az gelmesi Çin’in yıllık büyüme rakamını aşağı yöne çekebilir. Ancak Mart ayından itibaren büyük bir sıçrama yapacağı beklenen ülkeye yabancı yatırımcıların güvenini tekrar kazanarak çekilmesi için çalışmalar devam ediyor. 2016 yılı için Çin’de ekonomik büyüme oranı yüzde 6,5 ile yüzde 7 arasında bekleniyor. Ancak Küresel Ekonomik Rapor’da bu rakam daha aşağı seviyelerde tahmin ediliyor.

Türk Ekonomisi Gelişmelerden Olumlu Etkileniyor

Düşen dolar fiyatından Türkiye’nin ithalat maliyetleri de olumlu yönde etkilendi ve azaldı. AB’deki olumlu gelişmeler ise ihracat rakamlarımıza olumlu yönde yansıyacaktır. Çünkü AB Türkiye için önemli bir pazardır. Türk ihracatçılarının yarısından fazlası AB ülkelerine mal ve hizmet ihraç ediyor. AB’nde yüzde 1’lik bir büyüme olması Türkiye’nin ihracat rakamlarını fazlasıyla artıracaktır. Türkiye açısında olumlu sayılabilecek bir diğer gelişme ise Rusya’nın Suriye’den askerlerini geri çekme kararı oldu. Rusya’nın, Türkiye’nin güneyindeki bölgede askeri hareketlenmeye sebep olan Suriye hamlesi, böylelikle “şimdilik” olmak kaydı ile bertaraf edilmiş oldu. Bu da Türkiye için hem siyasi hem de ekonomik anlamda olumlu bir gelişmedir. Çünkü bölgedeki çatışma risklerin bu geri çekilme ile azalacağı, riskin azalmasının ise bölge ticaretine olumlu yönde yansıyacağı söylenebilir. Türkiye-Rusya ticaret hacminin gelişmelerden dolayı daralması her iki ülke için işadamlarına sıkıntı yaratıyor. Narenciye konusunda en büyük pazarlarımızdan biri olan Rusya ile ilişkilerin düzelmesi önem arz ediyor. Aynı şekilde turizm konusunda da bazı yumuşama sinyalleri geliyor.  Rusya Sivil Havacılık Kurumu, Ural Havayolları şirketinin Antalya’ya haftada yedi uçuş gerçekleştirmesine izin verdi. Türkiye için yeni turizm imkânları ise uluslararası yaptırımları kaldırılan İran’dan geliyor. Nevruz kutlamaları için Antalya’yı tercih eden 30 bin İranlı turist, terör tehdidi ve jeopolitik risklerden dolayı kayıp yaşayan turizmcilerin yüzünü güldürdü. Antalya’da İranlı turistlere özel programlar ve festivaller düzenleniyor.

Türkiye’nin bölgesel riskinin azalması genel ekonomiye de yansıyor. Ekonomik Güven Endeksi Mart ayında Şubat’a göre yüzde 9,5 artarak 71,46’dan 78,27’ye yükseldi. Artışın özellikle perakende ticaret sektörü güven endeksi (% 4,1) ve hizmet sektörü güven endeksindeki (% 4,8) artıştan kaynaklandığı söylenebilir. Türkiye’nin bankacılık mevzuatının uluslararası Basel standartlarına tam uyumlu hale getirilmesi de küresel yatırımcılar için güven verici ortam sağlanması anlamına geliyor. İran bu yönde ilk adımı atarak Türkiye’de sıfırdan lisans alarak 2 banka birden kurmak istiyor. Türkiye’de bankacılık sektörünün standartlara uygun olarak faaliyet göstermesi, ülke kredi notuna da olumlu olarak yansıyacaktır.

Küresel Sistemde İnovasyon Ekonomisi Dönemi

21. yüzyılda teknoloji ve tasarımını markalaştıran ülkeler ve şirketler, küresel ekonomik gücü elinde tutuyor. Bu nedenle de girişimciliğin, inovasyon çalışmalarının önemi her geçen gün artıyor. Geçtiğimiz aylarda Davos Dünya Ekonomik Forumu’nda4. Sanayi Devrimiya da Sanayi 4.0 olarak tanımlanan yeni bir döneme girildiği dile getirilmişti. Artık nesnelerin internetinden, robotların üretim bandında daha fazla yer almasından bahsediyorsak inovasyon çalışmalarının önemi ortaya çıkıyor. Hükümetler eğitim ekosisteminde olduğu gibi sanayi alanında da girişimciliği destekliyor, yaratıcı fikirlerin, inovasyon çalışmalarının önünü açılıyor.  Dünyada birçok ülkede hükümetler yeni politikalar ve destekler oluşturarak üniversite ve sanayi alanındaki geçişin, işbirliğinin rahatlatılmasını sağlıyor. Çünkü geleceğin istihdamı küçük ve orta ölçekli işletmelerde (KOBİ) yatıyor. Bütün bu çalışmalar sonucu ortaya yeni bir kavram çıkıyor: İnovasyon Ekonomisi.

İnovasyon dediğimiz zaman yeni ürünler, yeni hizmet ve süreçler yani yenilik yaratma eylemi olmasını bekliyoruz. Bu yeniliğin;

  • Girişimcilikle ve yaratıcılıkla ortaya çıkması,
  • Kısa zamanda bu yeniliği ortaya çıkaran kişiye, firmaya ya da ülkeye önemli sayılabilecek oranda rekabet avantajı sağlaması,
  • Ortaya çıkan sonucun ciddi anlamda ekonomik fayda yaratması düşünülüyor.
  1. Yüzyılın en önemli adımlarından birisi haline gelen bütün bu gelişmeleriİnovasyon Ekonomisi olarak adlandırabiliriz.

İnovasyon çalışmaları artık hükümet programlarında ön sıralarda yer alıyor ve küresel rekabette önem arz ediyor. Rekabette başarılı olmanın yolu standart ürünlerin yanı sıra katma değeri olan yeni ürün, hizmet ve süreçler yaratmaktan geçiyor. Almanya’da Sanayi 4.0 uygulamalarının kullanıldığı fabrikaları ziyaret eden Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık “4. Sanayi Devrimi’nin neresindeyiz, ne yapmalıyız, Türkiye’nin global şirketleriyle daha yakın nasıl çalışırız, hükümet ve özel sektör olarak nasıl bir iş bölümü yapacağız?” sorularının yanıtlarını aradıklarını söyledi. Bakan Işık “Ar-Ge ve inovasyon artık yaşam tarzımız, yazılım hayatın bir parçası haline geliyor. Yüksek yetkinlikte istihdama talep artacak, bununla verim ve refah da artacak” diyerek inovasyonun önemine dikkat çekti.[1] Türkiye’nin oyun dışında kalmaması için endüstri alanında Sanayi 4.0 için çalışmaları, entegrasyonu bir an önce başlatması ve hızlandırılması gerekiyor. Sanayicilerin yatırım yaparken bu konuya öncelik vermeleri ve gelişmeleri yakından takip ederek istihdamda yenilikçi uygulamalara yönelmesi önem arz ediyor.

Türkiye İnovasyon Haftası

İki yıldır Ekonomi Bakanlığı’nın öncülüğünde ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ile Ege İhracatçı Birlikleri desteği ile gerçekleştirilen Türkiye İnovasyon Haftası çeşitli etkinliklerle tamamlandı. Bunlar arasında öne çıkan çalışma ise Türkiye genelinde 72 ilden üniversite öğrencileri arasından seçilen 2 bin öğrencinin yurtdışında çeşitli yerlere gönderilmesi ile başlayan süreç oldu. Bu öğrenciler birçok fuara katılarak inovasyon alanındaki çalışmaları izleme olanağı buluyor. Dünyadaki teknoloji alanındaki gelişmelerin yakından takip edilmesi konusunda çalışmalar yapan bu gençlerin, adeta inovasyon ordusu olarak ülkemizde katma değer sağlayan ürünlerin geliştirilmesi için faydalı projelerde yer alması planlanıyor.

Teknolojik gelişmelerin olumlu ve olumsuz yönlerini de ele almak gerekiyor. Bunlardan en önemlisi, teknolojideki gelişmelerin istihdamda farklılık yaratması olarak düşünülüyor. Dünya Ekonomik Forumu’nda “İşlerin Geleceği” konusunda yapılan tartışmalarda ortaya çıkan sonuca göre; 2020 yılına kadar dünyada teknolojik gelişmeler neticesinde ofis ve idari işlerde, imalat ve üretim sektöründe, inşaatta, eğlence, spor ve medyada, hukuk alanında, montaj ve bakımda iş kayıpları yaşanacak. Bu rakamın toplamda 7 milyon kişi civarında olması öngörülüyor. Buna karşılıkiş ve finans operasyonlarında, yönetimde, bilgisayar ve matematikte, mimarlık ve mühendislikte, satışla ilgili mesleklerde, eğitim ve öğretimde 2 milyonu aşkın yeni iş alanının oluşacağı tahmin ediliyor. Bu rakamların Türkiye’ye yansımasında ise; 2020 yılına kadar teknolojideki gelişmeler sonucu 600 bin iş kaybına karşılık 400 bin yeni iş alanı açılacağı öngörülüyor.

Türkiye’nin gelecekte güçlü bir ekonomiye sahip olmasını hedefleyen TİM, 2023 hedefi için çalışmalarını hızlandırarak  “TİM Türkiye 2023 İnovasyon Stratejisi” belirledi. Beş stratejinin öne çıktığı çalışmada; küresel ekonomik durum, doğal kaynaklar, inovasyon ve teknoloji, demografi ve tüketici davranışları göz önüne alınarak hedefler saptanacak.  İhracatçı sektörlerin geleceği bu faktörlerdeki gelişmelere ve değişimlere göre şekillenerek ihracatta Türkiye’nin yol haritası belirlenecek.

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de teknoloji, inovasyon alanındaki çalışmaların çok daha yakından takip edilmesi ve bu konuların politika yapıcıların önceliğinde yer alması bekleniyor. Bu alanda atılan adımların hızlandırılması ise bizlere gelecek dönemde İnovasyonEkonomisinin ağırlığının küresel ekonomide daha da artacağına işaret ediyor.

*Bu makale TSE Standard, Ekonomik ve Teknik dergisi Mart 2016’da yayınlanmıştır.

[1] “Sanayi 4.0’ın etkileriTürkiye’deAlmanya’danhızlıhissedilecek”, DünyaGazetesi, 23.03.2016

Scroll to top
error: