Küresel Ekonomideki Yavaş Büyüme Yatırımları Azaltıyor

Küresel Ekonomideki Yavaş Büyüme Yatırımları Azaltıyor

Peyman YÜKSEL

Ekonomist

Risklere karşı daha duyarlı hale gelen dünya ekonomisinde yatırım hacminingittikçe azaldığı gözlemleniyor.Uluslararası Para Fonu (IMF) küresel ekonomik büyüme hızının, 2016 yılı için tahminlerin gerisinde kalacağınıaçıkladı ve büyüme hızındaki düşüşün sakıncalarına dikkat çekti. IMF tahminlerini revize ederek küresel büyümenin bu yıl daha önceki tahmin olan yüzde 3,5 değil yüzde 3,2 olacağını duyurdu. IMF raporunda, dünya bölgeleri arasındaki ekonomik gelişme farkına dikkat çekilirken, petrol ihracatçısı ülkelerin petroldeki fiyat düşüşünden etkilendikleri ve yatırım sermayesinin sanayileşmekteki ülkelerden çekildiği belirtiliyor. Gelir eşitsizliğinin artması, ekonomik gelişmenin sadece zenginlere yaradığı izlenimini yaratırken dar gelirli kesimin daha da gerilere düşmesine neden olduğu vurgulanıyor.

IMF ve diğer kuruluşlar dünya ekonomisinde süre gelen belirsizliklerin artmasından dolayı büyüme tahminlerini aşağı yönde revize etmek zorunda kalıyor. IMF yüzde 3’lük büyüme hızını alt sınır olarak kabul ediyor. Dünya nüfusu yılda yaklaşık olarak yüzde iki oranında çoğaldığı için ekonomide yüzde üçlük büyüme, dünyadaki ekonomik gelişmenin sağlanmasında yetersiz kalıyor.

Dünyadan Kısa Kısa

Amerika Merkez Bankası (FED), Nisan ayı sonunda yaptığı açıklamada faiz artışı kararı almadığını ve faizlerin 0,25-0,50 aralığında devam edeceğini belirtti. Toplantı notlarında öne çıkan satır aralarından birisi ise küresel ekonomik ve finansal gelişmelerin risk yarattığı ifadesinin FED açıklamasından çıkarılması oldu. Karar metninde ‘küresel risk’ sözü kullanılmadığı için açıklamadan sonra uluslararası piyasalarda dolar kuru yukarı yönde hareketlendi. Amerikan ekonomisinde büyüme hızında azalma yaşanırken enflasyonun ise kısa vadede düşük kalması bekleniyor. Hedeflenen oran olan yüzde 2 ise ancak uzun vadede gerçekleşebilir. FED’in bir sonraki toplantısı 14-15 Haziran’da yapılacak. ABD’de istihdam verilerinin olumlu yönde devam etmesi Haziran toplantısında yeniden faiz artışını gündeme getirebilir.

Çin ekonomisinde büyüme hızı yavaşlamaya devam ediyor. Çin’den ay ortasında gelen açıklamalara göre, 2016 yılı ilk çeyrek GSYH büyüme rakamları, büyümenin yavaşlamaya devam ettiği beklentilerini teyit etti. 2016 yılının ilk çeyreğinde GSYH, yüzde 6,7 büyüdü. Çin’in 2015 yılı dördünce çeyreğinde GSYH büyüme oranı yüzde 6,8 olmuştu. İlk çeyrek GSYH büyüme oranı, ekonominin yüzde 6,2 büyüdüğü 2009 ilk çeyrekten bu yana görülen en yavaş büyüme olarak kayıtlara geçti. Buna karşılık ilk çeyreğin son ayı olan Mart’ta sanayi üretimi beklentilerin üzerinde büyüdü. Geçen yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında sanayi üretimi yüzde 6,8 arttı. Çin ekonomisinde gerçekleştirilen yapısal değişiklikler, büyüme modelinde hizmet sektörünün öne çıkması takip edilen konular arasında yerini alıyor.

Avrupa Birliği (AB), parasal genişleme programına devam ediyor ve gevşek para politikası sonucu düşen faizlere itiraz eden tasarruf sahiplerine karşın yatırımların artacağı ve piyasanın uzun vadede canlanacağı ümidini taşıyor. Uyguladığı para politikası nedeniyle eleştirilen Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı MarioDraghi, yüksek faiz beklentisi içinde olanlara karşı çıkarak bunun ekonomi için kötü olacağını, deflasyonu, işsizliği ve resesyonu körükleyeceğini belirtti.  Buna karşın düşük faizlerin vergi mükelleflerini, konut yatırımı yapmayı düşünenleri ve girişimcileri memnun ettiğine dikkat çekti.

Dünyanın önde gelen ekonomilerinden İngiltere’nin AB’den ayrılması (Bretix) yönünde beklentiler sürekli canlı tutuluyor. En son olarak, ülkede bir grup ekonomist Bretix’in İngiltere’ye fayda sağlayacağını söyleyerek, ayrılmanın gerçekleşmesi halinde ekonomik büyüme hızının yüzde 4 oranında artacağını belirttiler. Ekonomistlerin yapılan değerlendirmeye göre İngiltere’nin AB’den ayrılması işsizliğe de çözüm sağlıyor ve istihdamı 75 bin artıracağı savunuluyor.

Kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor’s, küresel piyasalarda artan volatilitenin yani getirilerde beklenen belirsizliğin artması nedeniyle, dünya genelinde kredi koşullarının zayıflayabileceğini açıkladı.Kuruluşun “Artan piyasa volatilitesi küresel kredi koşullarını zayıflatıyor” adlı raporunda, piyasalarda artan belirsizliğin, emtia fiyatlarındaki düşüşün ve Çin ekonomisindeki yeni denge arayışının dünya genelinde ülkelerin kredi notlarını olumsuz etkileyebileceği uyarısında bulunuldu. Kuzey Amerika, Avrupa, Asya-Pasifik ve Latin Amerika’nın değerlendirildiği raporda, bu bölgelerdeki ülkelerin kredi durumlarının, geçen seneye kıyasla olumsuz olduğu belirtildi.[1]

[1] “S&P: Volatilite notları etkileyecek”, Dünya Gazetesi, Erişim Tarihi: 20 Nisan 2016

Petrol Endüstrisinde Beklentiler

2014 yılının ikinci yarısından itibaren 115 dolar seviyelerinden 2015 yılı sonunda 30 dolarlara gerileyen varil başı petrol fiyatları, petrol endüstrisinde yatırım harcamalarını da düşürdü. 2016 yılı Ocak ayı sonunda petrol fiyatları son 13 yılın en düşük seviyesine inerek 27 doların altına gerilemiş, bu seviyeler dünya devi petrol üreticilerin kârlarında çok sert düşüşlere neden olmuştu. Örneğin; dünyanın en büyük petrol şirketlerinden RoyalDutch Shell’in yıllık kârı 2015 yılında son 13 yılın en düşük seviyesine gerileyerek, 2014 yılında 19 milyar dolardan 2015 yılı sonunda 4 milyar dolara kadar inmişti.

Petrol endüstrisinde yaşanan bu daralma, küresel yatırımcıların başka alanlara kaymasına neden oluyor. Önümüzdeki 2-3 yıl içinde, petrol endüstrisine yatırımın daha da azalması, arzın da düşmesine neden olabilir. Çünkü petrole yatırım yapılmaması doğal olarak üretimi de etkileyecek ve rafinerilerin modernizasyonu da sıkıntıya girecektir (özellikle Rusya ve İran’da). 2016 Küresel Enerji Zirvesinde bir konuşma yapan Total Yönetim Kurulu Başkanı PatrickPouyanne, sektörün yaşadığı sıkıntılar nedeniyle petrol arzında azalma olabileceğini belirtti. Pouyanne, iki yıla yakın bir süredir düşük seviyelerdeki fiyatların petrol endüstrisindeki toplam harcamaları 2014’te 700 milyar dolardan, 2015’te 500 milyar dolara gerilettiğini ve 2016 yılı için de 400 milyar dolara düşmesinin beklendiğini söyledi.

Her ne kadar Suudi Arabistan ve Rusya’nın üretim miktarlarını askıya alacağı beklentisi olsa ve ABD ham petrol üretiminin 2015’le karşılaştırıldığında yüzde 6 düştüğü görülse de,söylentiler petrole talebin artmasını sağlayamadı. Arzın azalacağı beklentisi nedeniyle bir parça yükselen fiyatlarda bugün gelinen seviyede, varil başı 45-47 dolar seviyeleri (Nisan 2016) zararı karşılamaya yetmiyor. Zaten 17 Nisan’da Katar’ın başkenti Doha’da yapılan Dünya Petrol Üreticileri Zirvesinde, Suudi Arabistan beklentileri boşa çıkararak, ham petrol üretim seviyesini askıya almayacağını açıklamıştı. Buna neden olarak da bölgede petrol arzı konusunda rekabet yaratmaya çalışan ve kendisi gibi OPEC üyesi olan İran’ın petrol üretimini kısmamasını göstermişti. Bu hareket aslında İran’a “piyasada İran petrolüne yer olmadığı” mesajını içeriyordu. Çünkü Suudi Arabistan için petrol üretimi sadece ülke için ekonomik bir güç değil aynı zamanda bölgesinde ve dünyada siyasi bir güç olarak algılanmasını sağlıyor. Buna karşın petrol fiyatlarındaki sert düşüş petrol üretimine dayalı ekonomilerde farklı endüstrilere yönelme ihtiyacını ortaya çıkarttı. Dünyanın en büyük petrol ihracatçısı ve OPEC’in en önemli üyesi Suudi Arabistanda bu ülkelerden biri olarak petrole bağımlılığını azaltmaya çalışıyor. Suudi Arabistan’ın 2 trilyon dolarlık hedefe ulaşmayı planladığı ”Kamu Yatırım Fonu”, ülkenin sadece petrol alanında değil ekonomi ve finans alanında da söz sahibi ülkeler arasına girmeyi planladığın en iyi göstergelerinden birisi olarak değerlendirilebilir.

Rusya’dan da 17 Nisan’da Doha’da gerçekleştirilen petrol zirvesi sonrasında yapılan açıklamada, petrol üretimi konusunda bir düşüş olmayacağı belirtildi. Moskova’da düzenlenen, Ulusal Petrol ve Doğalgaz Zirvesi’nde açıklama yapan Rusya Enerji Bakan Yardımcısı Kiril Molodtsov, küresel petrol piyasasındaki arz ve talep sorununun giderek azaldığı görüşünü paylaştı. Zirve’de, Rusya’nın petrol üretim planlarında önümüzdeki dönemde bir değişiklik olmayacağının da altı çizildi.

Gelinen noktada, petrol fiyatlarının düşmesinde en önemli faktörlerden biri olarak öne çıkan petrol arzı fazlalığının azalmayacağı görülüyor. Dünyanın en büyük petrol üreticisi ve aynı zamanda tüketicisi olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve ambargosu kalkan İran, petrol arzını azaltmayacaklarını açıklayarak bu konudaki kararlılıklarını göstermiş oldular. Ancak İran’ın teknolojik altyapı eksikliği nedeniyle istediği ölçüde petrolü çıkartamaması sözkonusu. Bir başka önemli konu da;petrol fiyatlarındaki son yıllardaki düşüşün OPEC üyesi ülkelerin petrol fiyatlarını belirlemedeki eski gücünü azalttığını gösteriyor. Her ne kadar iki OPEC üyesi ülke olan Suudi Arabistan ve ambargosu kalkan İran arasındaki petrol arzırekabeti kızışsa da, ABD ve Rusya gibi OPEC üyesi olmayan ülkelerin nüfuzu petrol endüstrisinde öne çıkıyor. Bu durumda Suudi Arabistan’ın artık ABD’yi petrol endüstrisinde kalıcı bir aktör olarak kabullenmesi gerekiyor. Buna karşın, petrol fiyatlarının yukarı çıkması için her şeyden önce, dünya ekonomisindeki durgunluğun sona ermesi ve talebin canlanmasına ihtiyaç var.

Türkiye Ekonomisi 2015’te Yüzde 4 Büyüdü

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), dördüncü çeyrek büyüme rakamlarını geçtiğimiz günlerde açıkladı. Buna göre; Türkiye ekonomisi 2015 yılı son çeyreğinde yüzde 5,7, yıl genelinde ise yüzde 4 büyüme gerçekleştirerek beklenenin üzerinde bir performans gösterdi. 2015 yılı içinde gerçekleşen iki genel seçime ve bölgemizde artan jeopolitik gerginliklere rağmen büyümenin düşmemesi olumlu yönde değerlendirildi. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, 2016 yılı için büyüme beklentisini yüzde 3,4, 2017 yılı içinse yüzde 3,6 olarak açıkladı. Moody’s, Türkiye’nin “Baa3” ile “yatırım yapılabilir” seviyedeki kredi notunu ve “negatif” not görünümünü değiştirmedi. Türkiye’de kişi başına düşen gelirin 2014’te 10.395 dolardan, 2015 yılında 9 bin 261 dolara indiği gözlemlendi.  TÜİK verilerine göre, kişi başına gayrisafi yurtiçi hasıla değeri (GSYH) 2015 yılında cari fiyatlarla 25 bin 130 TL oldu. Bu rakam 2014 yılında 22 bin 732 TL seviyesindeydi.

Türkiye Pasaportlarında Vizesiz Dönem

Türk vatandaşları için Avrupa’ya vizesiz seyahat yolunun açılması yönünde çalışmalar devam ediyor. Türkiye’nin bu hakkı elde etmesi için gerçekleştirmesi gereken 72 kriterden yarısından fazlasını tamamladığı, kalan kısmı için ise görüşmelerin devam ettiği belirtiliyor. Bu yönde bir açıklama Avrupa Birliği Komisyonu’ndan geldi. Komisyon,Türk vatandaşlarının Avrupa’ya vizesiz seyahat edebilmesi için 4 Mayıs’ta tavsiye kararı almayı planladığını açıkladı. Tavsiye kararının Avrupa Parlamentosu’nda görüşülerek karara bağlanması bekleniyor.

‘Vizesiz geçişler’, Türkiye Cumhuriyeti pasaportunun değerini artıracak bir gelişme olarak değerlendiriliyor. TC pasaportu Pasaportlar İndeksinde üst sıralara taşınacak ve ayrıca çevre ülkelerde, özellikle Ortadoğu’da yaşayanlar için, TC vatandaşlığının cazip hale gelmesi söz konusu olacak. Bu durum,maddi durumu iyi olan kişilerin ülkemize gelmesi ve büyük yatırımlarının Türkiye’ye yönelmesi anlamına gelebilir. Varlıklı kişilerin özellikle emlak yatırımı için Türkiye’yi seçmesi, ülkemiz ekonomisi için olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir.

Vizesiz geçiş döneminde 2011 yılında verilmiş olan pasaportların da yenilenmesi gerekecek. Yeni pasaportlarda biyonik imzanın olması, yani parmak izi eklenebilmesi ve diğer vatandaşlık bilgilerinin de bu pasaportta yer alması gündeme gelecek. Daha sonra ise bu pasaportlar da değiştirilerek uluslararası statü kazanacak endüstriyel pasaportlar haline dönüştürülecekler. Avrupa Parlamentosu (AP) ve AB Konseyi’nin onayı olmadan Türk vatandaşlarının Schengen üyesi ülkelere vizesiz seyahati mümkün değil. AB Komisyonu, vize muafiyetiyle ilgili üçüncü ve son raporunu 4 Mayıs’ta açıklayacak. Raporda Türkiye’nin kriterleri yerine getirdiği sonucuna varılırsa Komisyon, vizelerin kaldırılması için tavsiye kararı alacak. Vizelerin kaldırılmasıyla, Türk vatandaşları 3 aya kadar seyahatlerinde vizeden muaf olacaklar.

*Bu makale TSE Standard, Ekonomik ve Teknik dergisi Nisan 2016 sayısında yayınlanmıştır.

Scroll to top
error: