2015’e Girerken Dünya ve Türkiye Ekonomisinde Görünüm

[siteorigin_widget class=”SiteOrigin_Widget_Image_Widget”][/siteorigin_widget]

Peyman YÜKSEL

EkoAvrasya Yönetim Kurulu Üyesi

2014’ün en önemli konuları arasında:
• Amerika Birleşik Devletler (ABD) Merkez Bankası’nın  (FED) parasal genişleme politikasından vazgeçerek faiz artırımı yönünde hareket edeceğinin açıklaması,
• Rusya’nın, Ukrayna ve Kırım’da yaptığı askeri ve siyasi müdahaleler neticesinde yaşanan hem bölgesel gerginlikler hem de ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar neticesinde ülke ekonomisinin daralması,
• AB Euro Bölgesi’nde, ekonomideki daralmanın resesyona kadar dayanması ve deflasyon (fiyat artış oranında gerileme) riskinin artması,
• Orta Doğu’da öngörülemeyen bir şekilde ortaya çıkan İŞID terör örgütünün yanı sıra dünyanın çeşitli bölgelerinde (ABD, Avustralya, Fransa, Afrika, Orta Asya) meydana gelen terör saldırıları ve bunun yarattığı güvenlik zafiyeti paniği ve jeopolitik riskler, Suriye’den bölge ülkelerine yaşanan göç,
• Petrol fiyatlarında yaşanan düşüş, altın ve dolardaki hızlı trafik,

olarak sıralanabilir.

Dünya “kapsamlı büyüme” ve “güvenlik” konularına odaklanacak
OECD’nin 2014 Kasım ayında yayınladığı Ekonomik Görünüm Raporu’nda küresel ekonomik büyüme tahminlerini aşağı yönde revize etmesi ve 2014 – 2016 arasında büyüme rakamlarının yüzde 3,3 ile 3,9 arasında öngörüldüğünü belirtmesi, beklenen bir gelişme olarak yorumlanabilir. Buna karşın, G20 ülkeleri Avustralya’nın Brisbane kentinde yine Kasım ayında yaptıkları toplantıda, sonuç bildirgesinde, G20’nin Gayrı safi Milli Hasılası’nın (GSMH) 2018 yılına kadar fazladan yüzde 2 oranında artırmayı hedeflediklerini, bunun da küresel ekonomiye 2 trilyon dolar ekleyerek milyonlarca yeni iş olanağı sağlayacağı belirtilmiştir. “Kapsamlı Büyüme Stratejilerini” benimsediğini belirten G20 ülkeleri, ekonomiden finansa, enerji verimliliğinden uzun dönemli kalkınma planlarına kadar her alanda desteğin verileceğinin altını çizmiştir.
Önceki yıllarda “enerji güvenliği” konusunda önlem almak için stratejiler geliştiren gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler son yıllarda enerjinin yanı sıra vatandaşlarının can güvenliğini ve devlet sırlarını koruma altına almak konusunda da yeni bir döneme girmiş bulunmaktadır. Wikileaks belgelerinin şoku atlatılmadan dünyada birçok ülkenin hem kendi vatandaşlarını hem de başka ülkeleri dinlemesi,  siber güvenlik konusunu ortaya çıkmıştır. Teröre karşı can güvenliği önlemleri kapsamında ise ABD’de “silahsızlanma” politikalarının önemi artmış, İngiltere’de İŞID nedeniyle güvenlik seviyesi yükseltilmiştir. Dünyanın büyük ekonomilerinin, bölgesel çatışmalar, işsizlik ve ekonomik az gelişmişlik nedeniyle yaşanan göçler, insan kaçakçılığı neticesinde yaşamını yitirenler, evlerinden, yurtlarından ayrılarak Batı’ya yönelen büyük bir nüfusun yaratacağı sosyal ve ekonomik sıkıntılara karşı hazırlıklı olması gerçekliliği ortaya çıkmıştır.

ABD’de büyüme artışı devam edecek
ABD, 1930 yılından sonra en büyük ekonomik krizini 2008 yılında konut kredileri ile yaşamıştı. Sadece ülke ekonomisine değil AB ve diğer dünya ülkelerine de negatif yansıması olan bu krizden kolay kolay kurtulamayacağı düşünülüyordu. Ancak, 2014 yılında hem istihdam verilerinden gelen olumlu rakamlar hem de ABD Merkez Bankası FED’in uyguladığı parasal genişleme politikalarından vazgeçmeye başlaması ve beklenen faiz artırımı haberleri doların yükselmesine neden oldu.

[siteorigin_widget class=”SiteOrigin_Widget_Image_Widget”][/siteorigin_widget]

Ekonomistler, ABD için 2015 enflasyon beklentilerini düşen petrol fiyatlarının da etkisiyle azaltmaktadırlar. Mart ayında açıklanacak olan 2014 nihai büyüme rakamının yüzde 3 civarında olması ABD ekonomisi için 2005 yılından beri en yüksek değer olarak kaydedilecektir. Bu durumda, ABD Merkez Bankası FED’in 2015 ortasında yani Haziran veya en geç Eylül ayı içinde faiz artıracağına dair beklentiler hem öne alınabilir ve/veya artış hızı da yükselebilir. Amerika ayrıca Rus ekonomisine de büyük bir darbe vurarak, petrol arzını ve stoklarını artırmış, rezervleri son 30 yılın en üst seviyesine taşıyarak, fiyatının düşmesine neden olmuştur.

AB Ekonomisi’nde gözler Avrupa Merkez Bankası (ECB) politikalarında
2014 yılının son günlerinde ECB Baş Ekonomisti Peter Praet düşük petrol fiyatlarının enflasyon rakamlarında düşüş riskini artırdığını belirtirken, bunun 2015’de faizlerin eksi hanelere gerilemesi yani deflasyon riskine yol açacağına dikkat çekmiştir. Düşen fiyatlar ve yatırımların azalması, işsizliğin artması AB ülkelerinde ekonomiyi durma noktasına getirmiştir. Çözümün parasal genişlemeye (QE) gidilmesi ihtimalinde aranması ise beraberinde riskleri getirmektedir.Yani Euro Bölgesi’nde yer alan 19 AB ülkesinin merkez bankalarının hem bağımsız olarak kendi ülkelerinde özel şirketlerin tahvillerini hem de bir birlik düşüncesi ile AB’nin çevre ülkelerindeki (hedef bölge) şirketlerin tahvillerini satın almaları oldukça zor görünüyor. Çünkü şirketlerin borçluluk oranları oldukça yüksek ve daha fazla borçlanmak istemiyorlar. AB genelinde büyümedeki yavaşlama, ırkçılık söylemleri ve gösteriler, işsizlik nedeniyle yaşanan hem AB ülkeleri arası hem de Afrika ve diğer bölgelerden alınan göçler, sosyal olaylarda yaşanan gerginliklere de yol açmaktadır. Son olarak Fransa’da yaşanan terör eylemi nedeniyle ortaya çıkan bir başka gerçek daha vardır. O da AB’nin genel olarak bir “güvenlik politikası” olmamasıdır.  AB’nin hem kendisine enerji sağlayacak güzergahları sağlama alma anlamında hem de teröre karşı bir güvenlik politikası oluşturması 2015 yılında AB’yi zorlayacak en önemli konular olarak düşünülebilir.

[siteorigin_widget class=”SiteOrigin_Widget_Image_Widget”][/siteorigin_widget]

Bölgesel Güç Savaşları
Dünya, 21. Yüzyılda, enerji savaşları ve bölgesel güç ortaya koyma mücadelesi veren ülkelerin politikaları doğrultusunda şekillenecek gibi görünmektedir. Bu durum ülke ölçeğinde ekonomilerde belirsizliğe, dünya genelinde ise büyüme rakamlarında dalgalanmaya neden olmaktadır.

Örneğin Rusya’nın,  öncelikle Ukrayna ve Kırım bölgesinde ve genel olarak da eski SSCB ülkelerinde yeniden etkili olma hamlelerine hem ABD’den hem de AB’den gelen ticari yaptırımların yanı sıra savunma, finans ve enerji alanındaki kısıtlamalar, Rus ekonomisinde daralmaya ve rublenin değer kaybına yol açmıştır. Çin, her ne kadar 2014’de yavaşlama gösterse de yine de hızlı büyüme oranı ile tüketim piyasası anlamında bu ülkeye mal ve hizmet aktarımı yapan ülke piyasaları için önem arz edecektir. Ancak, artan refah seviyesi neticesinde, Çin’deki enerji tüketiminde büyük artış tehdit oluşturmaktadır. OECD dışında Çin, Hindistan ve Orta Doğu ülkelerindeki enerji tüketiminin artması, “küresel enerji tüketim ekseninin” doğuya kaydığını göstermektedir.
Japon ekonomisi de, AB gibi parasal genişleme yöntemi ile ekonomisini canlandırmaya çalışan ülkeler arasında yer almaktadır. Ancak yaşanan her türlü belirsizliğe rağmen, Japonya ve Avustralya kapsam dışında tutulursa, bölgesel olarak 2015 yılında en yüksek büyüme oranı, yaklaşık yüzde 6 ile Asya bölgesinde öngörülüyor. BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti) ülkeleri arasında ise en yüksek büyümenin Hindistan’da olacağı, bunun önümüzdeki yıllarda da devam edeceği öngörülmektedir.
Petrolün uzun zamandır yani Mayıs 2009’dan beri en düşük seviyelerine inerek 2014 sonu itibariyle varil fiyatı olarak 53 doları görmesi, Petrol İhraç eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) 2014 sonlarına doğru dünya petrol talebinin azalacağı öngörüsünde bulunmasına neden olmuştur. Talep tahminini düşürmekte, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkelerinde, Asya ve Avrupa ekonomilerinde yaşanan daralma ve büyüme rakamlarındaki düşüklük neticesinde tüketimin beklenenden az olması etkili olmuştur. Petrol fiyatlarındaki düşüş, ekonomisi petrol ve türevlerine bağlı Rusya, İran, Venezüella, Ekvator gibi ülkeler açısından büyük bir sıkıntı oluşturmaktadır. Ekonomide, 2015 yılını belirleyecek olan en önemli aktörlerden birisinin petrol fiyatları olacağını söyleyebiliriz.

Türkiye ekonomisinde büyüme hedefleri azaltıldı  
Petrol fiyatlarındaki düşüş enerji alanında Türkiye gibi dışa bağımlı ülke ekonomilerinde pozitif bir etki yapacak gibi görünse de (cari açığın kapanması, ulaşım maliyetlerinin düşmesi neticesinde tüketim mal ve hizmetlerinde fiyat indirimler vb) uzun vadede böyle bir olumlu etki söz konusu olmayabilir.

[siteorigin_widget class=”SiteOrigin_Widget_Image_Widget”][/siteorigin_widget]

Çünkü doların aşırı değerlenmesi, Türk Lirası’nda yaşanan değer kaybı ülkemiz açısından da büyüme rakamlarının aşağı yönde hareket etmesine neden olabilecektir. Rusya’da yaşanan ekonomik durgunluk, Ukrayna’da yaşanan kriz, bu bölgelerden ülkemize gelecek turist sayısında da negatif bir etki yaşatabilir.
Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı olan Avrupa ülkelerinde büyümenin duraksaması ve çevre ülkelerdeki jeopolitik gelişmeler sonucunda dış talepte yaşanan zayıflama, ihracat büyümesine sınırlandırıcı etki yapmaktadır. Türkiye’nin en büyük sıkıntılarından birisi de cari açıktır. Faizleri düşürerek yatırımcıları teşvik edici önlemler alınması yeterince etkili olmadığından, hem yabancı hem de özel kesimdeki yatırımlar durma noktasına gelmiştir.
Türkiye, bölgesinde “sürdürülebilir barış” sağlanması koşulu ile ihracatını artırabilir. Siyasi riskler nedeniyle bazı bölge ülkeleri ile ihracat pazarımızda talebin yüzde 40 dolayında bir düşüş yaşaması ve AB’nin yılın ikinci yarısında durgunluğa (resesyon) girmesine rağmen ihracatımız artmaya devam etmiştir. Ancak kurda yaşanan dalgalanmalar cari açığa çare olabilecek derecede bir ilerleme yaşanmasını engellemiştir. Bölgesel ekonomik ve siyasi istikrarsızlıklar ve jeopolitik gerginlikler, özellikle sınır komşumuz Suriye’de yaşanan iç savaş ve ülkemize gelen sayıları 2 milyona yaklaşan mülteciler, Türkiye’nin büyüme hedeflerini de etkilemektedir. Ticarette kaybedilen Irak ve Suriye pazarı, Türkiye’nin Orta Doğu ile bağlantısının kesilmesine neden olmuştur.

Değerlendirme:
2015 yılında ekonomiyi, petrol fiyatları, bölgesel güç savaşları, ABD ve Rusya ekonomilerinde yaşanacak gelişmeler doğrultusunda, AB ve diğer ülke ekonomilerin alacağı pozisyonlar belirleyecektir. Hem bireylerin can güvenliği hem de kişisel verilerle birlikte devletlerin bilgi güvenliğinin önemi daha da artacaktır. Türkiye’de ise 10. Kalkınma Programı dahilinde “Öncelikli Dönüşüm Programları” ile eğer adaletli gelir dağılımı sağlanabilir ve “yeni yapısal reformların” uygulanması yönünde güçlü bir irade sergilenirse, dolardaki yükseliş, cari açık ve sıcak paradaki azalmaya, işsizlik oranlarındaki artışa ve seçim ekonomisine rağmen, 2015’i ekonomide büyük dalgalanmalar yaşanmadan atlatabileceğimizi söyleyebiliriz.

* Bu makale TSE Standart ve Teknik Dergi Ocak 2015 sayısında yayınlanmıştır.

Scroll to top
error: