2017’ye Girerken Küresel Ekonomiyi Bekleyen Gelişmeler

2017’ye Girerken Küresel Ekonomiyi Bekleyen Gelişmeler*

Peyman Yüksel

Ekonomist

Economist Dergisi “2017’de Dünya” raporunda önümüzdeki yıl ekonomi yetkililerinin, karar alırken siyasi gelişmelere ve diğer ülke merkez bankalarının aldığı kararlara göre hareket edeceğini açıkladı. Buna neden olarak da 2016 yılında ekonomide önemli gelişmelerin hep alınan siyasi kararlar neticesinde ortaya çıkmasını gösterdi. Özellikle, Amerika ve Avrupa Merkez Bankaları’nın küresel piyasaların gündemini belirlemedeki önemi biliniyor. 2017 yılında dünya ekonomisinde, büyümede zorlanmayı, bununla beraber daha milliyetçi iktidarları ve içe kapalı ekonomik yapıları görmemiz mümkün görünüyor. Yeni yılda ekonomide belirsizliğin ve yeni normalin “ağırkanlı büyüme” olması, ticari iş birliğine mesafeli bir atmosferin yaşanması bekleniyor. 2017’de en çok konuşulacak konuların başında; ABD doları ve yeni Başkan Donald Trump gelecek. Bunun yanı sıra terör olaylarının önlenmesi, artan jeopolitik riskler, FED’in faiz artışı konusunda atacağı adımlar, Çin’in yavaşlayan ekonomisi, bir türlü toparlanamayan Avrupa ekonomisi, yaklaşan Hollanda, Fransa ve Almanya seçimleri, ırkçı ve popülist partilerin yükselişi gündemde olacak. Türkiye’de ise Anayasa Değişikliği referandumunun sonucu ve sonrasında neler olacağı, beklenen bir milat olarak ajandamızda bulunuyor.

Dünya ve Türkiye Ekonomisinde 2017 Büyüme Tahminleri

2008 finansal krizinden beri dünya yüzde 3’ün altında büyüyor. Altı yıldır bu krizin etkilerini atlatmaya çalışan küresel ekonominin, 2017 yılında yüzde 2,5 civarından büyümesi ve büyümede en yüksek payın da yüzde 5,2 ile Asya’dan gelmesi bekleniyor. Performansı en iyi ülkelerden Hindistan’da yüzde 7,5’lik büyüme beklenirken ekonomisindeki daralma iyice hissedilen Çin’in, ani bir frenle yüzde 4’e gerilemesi, kötü senaryo olarak ihtimaller arasında bulunuyor. Buna karşın, iki yıldır durgunluk yaşayan Rusya’nın önümüzdeki yıl toparlanmaya başlaması öngörülüyor. ABD’nin ise tahminlere göre büyümede yüzde 2,5’in üzerine çıkamayacağı düşünülüyor.

Küresel büyüme tahmini yapan kuruluşların 2017 öngörülerine bakacak olursak;

Dünya Bankası

Dünya Bankası’nın (DB) “Küresel Ekonomik Beklentiler” (GEP) raporunun Ocak 2017 sayısında, küresel büyüme beklentilerini aşağı yönlü revize ettiğini görebiliriz. Kuruluşun büyüme beklentileri, 2016 ortalarında yayınlanan bir önceki GEP raporunda, 2017 için yüzde 2,8 ve 2018 için yüzde 3 olarak belirtilmişti. 2016’da yüzde 2,3 büyüdüğü tahmin edilen küresel ekonomi, yeni rapora göre, 2017 yılında az da olsa ivme kazanacak ve yüzde 2,7’ye genişleyecek. Küresel bazda yatırımların hala düşük olmasına vurgu yapılırken, olumlu beklentinin yükselen piyasa ekonomilerindeki iç talebin canlılığından ve sıkıntıların nispeten azalmasından geldiğini görüyoruz.

DB’nın Türkiye’ye ilişkin büyüme beklentileri bir önceki GEP raporunda, 2016 ve 2017 için yüzde 3,5 ve 2018 için yüzde 3,6 olarak tahmin edilmişti. Yeni açıklanan raporda ise; 2016 yılının Türkiye için zorluklarla dolu olduğunu ve tahminen yüzde 2,5 civarında büyüdüğü belirtiliyor. Kuruluşun Türkiye’de 2017 yılı için yüzde 3,5 olan büyüme beklentisini yüzde 3’e, 2018 için öngörülen büyüme tahminini ise yüzde 3,6’dan yüzde 3,5’e revize ettiğini görüyoruz.

Uluslararası Para Fonu

Uluslararası Para Fonu (IMF), her ne kadar 2017 ve 2018 yılları için bir toparlanma öngörülse de geçtiğimiz yıl küresel büyümedeki “cılız büyümenin” kısa vadede değişmeyeceğini öngörüyor. IMF, 2016 yılı ekim ayındaki Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’ndaki tahminlerini yeni raporunda değiştirmeyerek 2017 yılı için yüzde 3,4 ve 2018 yılı içi yüzde 3,6 olarak sabit tuttuğunu açıkladı. IMF, ekim ayında yayımlanan raporunda Türkiye’nin 2017 büyüme beklentisini yüzde 3 olarak açıklamıştı. Yeni raporda ise Türkiye’ye yönelik büyüme beklentilerine yer verilmedi. Ülke ekonomisinin 2016’da turizm gelirlerindeki sert düşüşle yavaşladığı belirtilirken, gelişen ülkeler arasında en çok Türkiye ve Meksika para birimlerinin değer kaybettiğine vurgu yapıldı.

2017 Davos Zirvesi

 Çevresel sorunlar, kitle imha silahları ve su krizi önceki yıllarda küresel gelişmeleri şekillendirecek en önemli risklerdi. Davos Zirvesi öncesinde yayınlanan 2017 Küresel Risk Raporu’na göre yeni riskler; toplumsal eşitsizlik, kutuplaşma ve yoğunlaşan çevresel tehlikeler olarak öne çıkıyor. Birbiriyle en bağlantılı riskler; yüksek yapısal işsizlik veya eksik istihdam ve yoğun sosyal istikrarsızlık olarak dikkat çekiyor. Raporda, son 10 yılda düzenli olarak toplumsal ve ekonomik risklerin kalıcı bir hale gelerek, gerçek dünyanın bozulmasına yol açabileceği yönünde uyarılarda bulunuluyor. Çözüm olarak da dünya liderlerinin ortak eylem planını uygulamaya koyması öneriliyor.

Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) Davos zirvesi,17-20 Ocak tarihlerinde 100’den fazla ülkeden yaklaşık 3 bin siyasetçi ve iş dünyası liderlerinin katılımıyla gerçekleşti. Bu yıl zirvede; küresel iş birliğini güçlendirmek, ekonomik büyümeyi canlandırmak, kapitalizmi reforme etmek ve 4’üncü Endüstri Devrimi’ne hazırlanmak konuları öne çıktı. Çin Davos’a ilk defa en üst düzeyde katılım sağladı. Devlet Başkanı Şi Cinping, ülkeleri “korumacı ekonomi politikalarına” karşı uyardı ve küreselleşmeyi savundu.

Davos’ta cevap aranan sorular;

–           Globalleşme geriliyor mu?

–           Rusya ile ABD yeni bir ilişki mi geliştirecek?

–           AB veya NATO’nun geleceği tehlikede mi?

Zirveden çıkan sonuç ise: Belirsizlik! oldu.

Küresel Gelişmelerde Değişen Riskler

2017 yılında sadece Türkiye’yi değil küresel olarak diğer ülkeleri bekleyen belirsizlikler de mevcut. Bunlar arasında, 20 Ocak’ta görevi devralan ABD yeni başkanı Donald Trump’ın izleyeceği politikalar başta geliyor. Trump, seçim vadelerinde söylediklerini birer birer uygulamaya başladı. Irak, İran, Suriye, Sudan, Libya, Somali ve Yemen vatandaşları ile göçmenlerin ülkeye girişini yasaklayan kararıyla uluslararası bir krizin kapısını araladı ve ülkesinde de protestolara yol açtı. 2017 yılında, ekonomi ve siyasette alacağı kararlarla, korumacı ticaret politikalarını hayata geçirmesi ile Donald Trump, en çok gündeme gelecek kişilerinden biri olma potansiyeline sahip görünüyor. FED’in 2017 yılında üç değil ama muhtemelen iki defa faiz artışına gitmesi, Avrupa’daki seçim belirsizliği ve yükselen Çin endişelerinin tekrar canlanması dolara olan talebi yükseltebilir. Trump politikalarının en çok ticari politikalardaki sıkılaştırma ile Çin’e, duvar örme projesi ile de Meksika’ya zarar vermesi muhtemel görünüyor.

2016 yılında Avrupa ekonomileri gerek ataletleri gerekse artan siyasi belirsizlikleri ile zayıf bir performans sergilediler. Euro Bölgesi’nde bankacılık sektöründe çalkantı devam ediyor. Alman bankalarından Deutsche Bank, Rusya’daki müşterilerinin 10 milyar dolar tutarındaki paralarını, ABD ve İngiltere’de aklamakla suçlanıyor.  Bankanın ceza olarak 630 milyon dolar ödemesine karar verildi. Avrupa genelinde bir türlü canlanamayan ekonomileri 2017 yılında; büyüme ivmesinin hızlanamaması, işsizlik rakamlarında genç işsizliğin artması, düşük enflasyon nedeniyle zor bir süreç bekliyor. Buna bir de Brexit’in henüz kestirilemeyen sonuçlarını ilave edersek 2017 Avrupa için kolay olmayacak diyebiliriz. Brexit’in “Birlik” karşıtı grupları güçlendirmesi neticesinde AB projesini tehlikeye sokmasından korkuluyor. Fransa’da nisan-haziran döneminde yapılacak cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler öncesinde aşırı sağın güçlü adayı Ulusal Cephe Lideri Marine Le Pen’in AB karşıtlığı, Avrupa’da tedirginliğe yol açmış görünüyor. Avusturya, Belçika, Hollanda, İtalya gibi ülkelerde yükselen aşırı sağ söylemler, AB karşıtlığını güçlendiriyor.

Ekonomisi petrole dayanan ülkelerin 2015-2016 yıllarında düşük seyreden petrol fiyatları nedeniyle bir türlü toparlanamaması, bu ülkelerle ticaret yapan diğer ülkeleri 2017 yılında da etkilemesi muhtemel görünüyor. Rusya’nın öngörülemez politikaları, petrol fiyatlarında ani yükseliş veya düşüşler, özellikle AB’de uygulanan negatif faiz oranları bölgesel politikaları etkiliyor. Çin ekonomisinin yavaşlaması, ülkeden sermaye çıkışının artması küresel ekonomi ve piyasaların gidişatı hakkında çok büyük risk faktörleri olarak görülüyor.

2017’ye girerken Türkiye Ekonomisi

Türkiye ekonomisini 2017’de bekleyen en önemli milatlardan birisi 16 Nisan’da yapılması muhtemel Anayasa Değişikliği Referandumu. 2016 yılını nasıl 15 Temmuz darbe girişimi öncesi ve sonrası diye yorumluyorsak aynı şey 2017’de referandum için söz konusu olacak. Petrol fiyatlarında “henüz” yukarı yönlü bir hareketin olmaması, cari açığın azalmasına katkı sağlıyor. Altının 2017 yılında da güvenli liman olması olası görünüyor. Rusya ile düzelen ilişkilerin turizm ve tarım sektörlerine etkisi, ABD yeni başkanı ile oluşturulacak politikalar, AB ile ilişkiler, Şangay İşbirliği Örgütü’nde Türkiye’nin yeri, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi 2017’de takip edeceğimiz başlıklar arasında yerini alıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, enflasyon 2016’da TÜFE’de yüzde 8,53 oldu. Enflasyon ve yüksek faizle mücadele, turizm sektöründeki yavaşlamayı canlandırmak, ihracatı artırmak 2017’de hükümetin öncelikleri arasında yer alacaktır. Ocak ayı sonlarında Merkez Bankası gecelik borç verme faizini yüzde 8,50’den 9,25’e yükseltti. Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunu bir basamak düşürerek ‘yatırım yapılabilir’ seviyenin altına çekti. Önlem olarak; yabancı yatırımcıları ülkemize çekecek güven ortamının oluşturulması ve dış finansman akışındaki yavaşlamanın devam etmemesi gerekiyor. “Genç İşsizliği” ilgilenilmesi gereken sorunların başında geliyor. İhracat 2016 yılında yüzde 0,8 düşüşle 142,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Hükümet 2016 yılında hedeflediği vergi gelirlerini elde etti ve 2017’ye KOBİ’lere desteğini devam ettirerek, tarım alanında sulamada hibe desteği sağlayan projelerle girdi. Bu yıl reel sektöre 32,3 milyar TL destek verilmesi planlanıyor. Eğer, küresel piyasalardaki sıkıntı geçici olursa, yapısal reformlar konusunda ciddi adımlar atılırsa, finansal istikrar sağlanırsa ve istihdama yönelik yatırımlara hız verilirse Türkiye 2017’de büyümede sıkıntı yaşamaz.

* Bu makale TSE Standard, Ekonomik ve Teknik dergisi Ocak 2017 sayısında yayınlanmıştır.

Scroll to top
error: