Küresel Ekonomide Pozitife Dönüş Sinyalleri

Küresel Ekonomide Pozitife Dönüş Sinyalleri*

Peyman Yüksel

Ekonomist

2016 yılında ekonomide yaşanan güçlüklerin ardından; ülke ekonomilerinde büyüyememe sorunu, merkez bankalarının ağırlığının arttığı hareketli bir piyasa ortamı ve hala çözüm bulunamamış küresel terörle mücadele ile 2017 yılına giriş yaptık. 2008 küresel ekonomik krizinden beri özellikle Avrupa ülkelerinde büyümede yaşanan sıkıntılar neredeyse kronik hale gelmişti. Bölgesel olarak büyük bir coğrafya olan Avrupa’da yaşanan bu sıkıntılar diğer ülkelere de yansıdı. Bunun sonucu olarak; küresel talepte azalma ve ülkeler arası ticarette daralma, daha koruyucu politikalar uygulanmaya başlandı. Bu politikaların ve coğrafyamızdaki savaşların ekonomiye etkileri olmasına rağmen Türkiye bu yıla hızlı başladı. İmalat sanayindeki ve ihracattaki artışlar, 2017 yılına iyi bir başlangıcın göstergesi oldular.

Son aylardaki göstergeler global ekonominin az da olsa pozitife döndüğü sinyallerini veriyor. Canlanmanın en çok gelişmekte olan ülkelerin imalat sanayinde olduğu görülüyor. ABD’de tam istihdam rakamlarına yaklaşılması, büyümede istikrar olması ve ücretlerin artırılması, Tayvan, Güney Kore ve Çin’de ihracatın artması, Japonya’da şirket harcamalarının yükselmesi, Brezilya ve Rusya’daki güçlü resesyonların düşüşe geçmesi büyümenin pozitife yöneldiğinin göstergeleri olarak yorumlanıyor. 2008 krizinden sonra ilk defa küresel çapta hem gelişmiş ülkeler hem de gelişen ekonomilerin aynı anda büyümeye başladığı gözlemleniyor.

Geçtiğimiz yıl merkez bankalarının aldığı kararlar ve siyası gelişmelerin ekonomiye yön verdiğini bir önceki yazımızda söylemiştik. Bu yıl yine; Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) faiz kararı, Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve Japonya’nın Parasal Genişleme hamleleri, küresel yatırımcıların dikkatle takip edeceği adımlar olacak.  FED’in geçtiğimiz yıla kadar uyguladığı Parasal Genişleme programına son vermesi, sıcak paraya alışan özellikle gelişmekte olan ülke ekonomilerinde iniş-çıkışlara neden oldu. FED’in faiz artırımı yapacağını duyurması ile değeri artan Amerikan doları evine dönmeye başladı. Bu da gelişmekte olan ülkelerden para çıkışı demekti. Oysa FED 2016 yılında sadece bir defa faiz artırdı. Ancak her FED toplantısı öncesinde ve sonrasında piyasalar beklentiye girdi, döviz kurlarında oynaklık, küresel fon akışında kaymalar ve istikrarsızlık oluştu. Bu beklentilerin 2017 yılında da sürmesi kaçınılmaz görünüyor. Bunlara bir de ABD yeni Başkanı Donald Trump’ın izleyeceği ekonomi politikaların belirsizliğinin yanı sıra Orta Doğu’da ne gibi hamleler yapacağı beklentisi eklenirse, bu yılın da geçen yıl gibi zor geçeceğini öngörebiliriz. Trump’ın göreve başlamasıyla birlikte ABD’de pek çok şeyi değiştirme hedefi, risk algısını olumsuz etkileyerek ticarette daha korumacı adımlar atacağı sinyali vermesi, gelişmekte olan ülkeleri tedirgin etmeye yetti. Orta Doğu’da dünyanın önde gelen ülkelerinin de müdahil olduğu bir savaşın sürmesi, bölgeden dışarıya yönelen küresel terör tehdidinin yanı sıra mülteci hareketleriyle savaşın etkisini bölge dışına yansıtıyor. Terör tehdidi küresel yatırımcıları istikrarlı, güvenli ve bölge dışı başka alanlara yöneltirken, harcamaları kısmaya mecbur bırakıyor.

Euro Bölgesinin üç büyük ekonomisinin 4. çeyrekte büyüme beklentilerini karşılayamaması (%0,4) nedenleri arasında; yüksek petrol fiyatları, yükselen popülizm dalgası yaşayan Avrupa’nın büyük ekonomilerindeki seçimlerin etkisi, Brexit ve ABD politikalarına bağlı ticari risklerin etkileri gösteriliyor. Ancak Almanya, 2016 yılında son beş yılın en iyi büyüme rakamını yakaladı ve yüzde 1,9 büyüme rakamını yakaladı.  Avrupa İstatistik Ofisinin açıkladığı verilere göre de bu yıl seçime gidecek olan ülkelerden Fransa yüzde 1,1 ve Hollanda yüzde 2,5 büyüdü.

İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılma kararı Brexit, diğer AB üyesi ülkelerin de bu konuyu gündemine almasına neden oldu: Fransa için Frexit, İtalya için Italeave/Italexit,Yunanistan için Grexit, İrlanda için Irexit, Danimarka için Dexit, Polonya için Polend, Lüksemburg için Luxumbye, İsveç için Swexit, Finlandiye için Finish, Hollanda için Nexit, İsviçre için Splitzerland, Belçika için Byegium, Czech-out/Czexit, Almanya için Deutschleave/Angeleave, Merkel/Berlout, Portekiz için Abortugal/Departugal gibi kavramlarla Avrupa sokaklarında gösteriler yapılıyor.

Şubat Ayında Dünyadaki Gelişmeler:

–       Günlük aktif kullanıcı sayısı 1,23 milyara ulaşan ve aktif kullanıcı sayısı yüzde 17 artan Facebook, 2016 yılı son çeyreğinde beklentilerin üzerinde kâr ve gelir elde etti. Buna karşın Twitter yüzde 1’lik gelir artışıyla en düşük gelirini elde etti.

–       Dünyanın en değerli markası olarak 6 yıldır zirvede yer alan Apple tahtını marka değerini yüzde 24 artıran Google’a kaptırdı.

–       Dünya Altın Konseyi (WGC), 2016 yılında altın talebinin yüzde 2 artarak 4.308,7 ton ile son 3 yılın en yüksek seviyesine yükseldiğini açıkladı.

–       ABD’nin yeni BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley “Kırım Ukrayna’ya geri verilmezse Rusya’ya uygulanan yaptırımlar kalkmayacak” dedi.

Palm yağı ile ilgili olumsuz açıklamalardan sonra dünyanın Endonezya’nın ardından ikinci büyük palm yağı üreticisi Malezya’da, ocak ayında stoklar bir önceki aya göre yüzde 7,6 düşüşle 1,54 milyon tona geriledi.

–       Paris ve Nice’te yaşanan terör saldırılarından sonra Fransa’da alınan güvenlik önlemleri kapsamında, Paris’teki Charles de Gaulle Havalimanı’nda “yüz tanıma sistemi” denenmeye başlandı.

–       Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Rusya’nın kredi notu görünümünü negatiften, durağana çıkardı. Ülkede petrol ve doğalgaz üretiminde artış yaşandı.

–       Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü’nün (SIPRI) hazırladığı son rapora göre, 2016 yılında küresel silah ticaretinde rekor artış yaşandı.Dünyanın silah satışlarının yüzde 74’ünüen büyük silah ihracatçıları ABD, Rusya, Çin, Fransa ve Almanya yapıyor. En çok silah satın alanların başında ise Asya ve Ortadoğu ülkeleri geliyor.

–       Burger King, tavuk restoranı zinciri Popeyes’i 1,8 milyar dolara satın almak için anlaşma yaptı.

Türkiye Yoluna Devam Ediyor

Ülkemizde, 2017 yılı şubat ayındaki önemli gelişmelerden birisi, bir süre önce oluşturulan Türkiye Varlık Fonu’nun yapısının güçlendirilmesi oldu. Fonun oluşturulmasında amaçlanan hedefler arasındaki savunma, havacılık ve yazılım gibi teknoloji yoğun stratejik sektörlerdeki yerli şirketlerin sermaye ve proje bazında desteklenmesi, otoyollar, Kanal İstanbul, 3. Havalimanı, Nükleer Santral gibi büyük altyapı projelerine kamu kesimi borcu artırılmadan finansman sağlanması hususları önemlidir. Varlık Fonuna devredilen kurum ve kuruluşlar; BOTAŞ, Borsa İstanbul, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü, Halkbank, PTT, Türk Hava Yolları, Türk Telekom, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Türksat, Eti Maden İşletmeleri, Ziraat Bankası.

Türkiye imalat sanayisi endeksi 2016 yılı son çeyreğinde yükselerek yüzde 2,1 arttı. İhracat ocak ayında yüzde 15 artarak 49 ayın en yüksek artışını sergiledi. Borsa İstanbul üç yılın yükseliş rekorunu kırdı.  TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi yıla rekorla başlandığının mesajını verdi ve “Biz 2017’yi Atılım Yılı ilan ederken bu başarıları yakalayacağımızı öngörmüştük” dedi. Büyükekşi, kredi değerlendirme kuruluşlarının not indirimlerine rağmen ülkemizin yatırım almaya devam edeceğini, Merkez Bankası’nın hamleleri ile kurda da istikrarlı bir ortam sağlanacağını söyledi.

Avrupa Komisyonu, Türkiye’nin 2017 yılı için büyüme tahminini yüzde 3’ten yüzde 2,8’e düşürürken ekonomik türbülansların devam edebileceğini öngörüyor. Oysa bu türbülansın bir nedeni de AB’de yaşanan gelişmelerden kaynaklanıyor. Dünya Bankası’nın (World Bank) açıkladığı son Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) verilerine göre ABD yüzde 4,3 ile hali hazırda dünyanın en büyük ekonomisi durumunda. Türkiye’nin bu pastadan payı ise yüzde 0,97 oldu. Bu payı artırmamız gerekiyor. Türkiye’nin ulusal düzeyde yapması gerekenlerin başında yapısal reformlar geliyor. Enerji bağımlılığı, düşük tasarruf oranı ve üretim yapısında teknoloji oranının az olması, başlıca çözüm bekleyen sorunlar. Çözüm için enerji yatırımları, tasarruf artışını destekleyecek veya teşvik edecek uygulamalar ve Ar-Ge yatırımlarına hız verilmesi gerekiyor. Yüksek enflasyon, cari açık ve işsizlikle mücadelede gereken adımlar atılmalıdır. FED’in faiz artırımı yapması muhtemel bir ortamda doların da yükselmesi beklenebilir. Yatırımların artması için kredi faizlerinin düşmesi gerekiyor. Ancak, yüksek maliyetinden dolayı dış finansman imkânı bulma konusunda zorluklar yaşanabilir. Çünkü geçtiğimiz yıllarda ucuz kredilere dayalı büyüme modeli doların değerinin artışından dolayı artık sona erdi. Türkiye ekonomisinin bu gelişmelere göre planlama yapması, önlemler alması durumunda büyümede istenilen ivme tekrar kazanılacaktır.

* Bu makale TSE Standard, Ekonomik ve Teknik dergisi Şubat 2017 sayısında yayınlanmıştır.

Scroll to top
error: