Enerjide Kaçan Fırsatlar Yeniden Yakalanabilir mi?

[siteorigin_widget class=”SiteOrigin_Widget_Image_Widget”][/siteorigin_widget]

Peyman Yüksel

Ekonomist

TÜRKSAM Ekonomi Enstitüsü

Rusya’da her yıl düzenlenen ”St. Petersburg Uluslararası Ekonomik Forumu” (St. Petersburg International Economic Forum – SPIEF*) bu yıl da dünyadan 6.500 kişinin katılımı ile gerçekleşti. Yapılan çeşitli oturumlar sonucunda, 120 milyar rublelik yatırım ve proje imzaları da atılırken, Rusya’nın Türkiye’de yapacağı enerji ve bankacılık projeleri de gündemde yerini aldı.[1]

Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) projesinin imzalanması, Türkiye’nin Avrupa Enerji Borsası ile geçtiğimiz ay yaptığı görüşmeler, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile yapılan boru hattı anlaşmaları, peş peşe yapılan yasal düzenlemeler; genel çerçevede bakıldığında ekonomik krize enerji sektöründen destek sağlama çabaları olarak görülebilir. Ancak, bütün bu gelişmeler çerçevesinde, geçmişe dönük istikrarsızlıklarla geleceğe yönelik sağlam adımlar atılmaya çalışılmasının da ne derece sağlıklı olacağı, tartışma konusudur. Adeta peşimizden atlı geliyormuşçasına, normal zamanda düşünülmesi bile mümkün olmayan bazı yasal düzenlemeler, hızla yürürlüğe girmesi gelecekte doğacak olan sorunların kaynağı olabilecektir.

”St. Petersburg Uluslararası Ekonomik Forumu”Ardından

SPIEF, 1997 yılında kurulmuştur. 2006 yılından itibaren de Rusya Federasyonu Devlet Başkanı’nın himayesinde yıllık olarak düzenlenmekte, uluslararası iş ve siyaset dünyasının ileri gelen liderlerinin, medya, akademi ve sivil toplum örgütlerinin etkili isimlerinin katıldığı üst düzey bir zirve toplantısı niteliğini taşımaktadır.

Bu yıl 21-22 Haziran 2012 tarihleri arasında Rusya’nın St.Petersburg şehrinde düzenlenen, SPIEF Türk medyasında şu şekilde yer almıştır:

“SPIEF’in dikkat çeken ülkesi Türkiye olmuştur. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Nükleer Enerji konulu toplantıda yaptığı konuşmada, Rusya Federasyonu’nun sağlam bir muhatap olduğunu belirtmiş ve stratejik işbirliğinin süreceğini söylemiştir. Yıldız, SPIEF’de ”Türkiye’nin Değişen Yatırım Akışları” başlıklı oturumunda ise, bölgede ve ülkede bir projeyi tercih etmenin, diğer projelerden vazgeçmek anlamına gelmediğini vurgulamış, Türkiye’ye en çok doğrudan yapılan yatırımların “enerji” sektöründe olduğunu söylemiştir.”[2]

Geçtiğimiz haftalarda Denizbank’ı satın alan Sberbank’ın Kıdemli Başkan Yardımcısı Denis Bugrov ise bir konuşma yaparak, Sberbank’ın Türkiye’de uzun vadeli işbirliği yapmayı planladığını belirtmiştir.[3]

Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) Projesi İmzalandı

Azerbaycan’dan çıkarılacak doğalgazın, Gürcistan’dan geçirilip Türkiye üzerinden Avrupa’ya iletilmesini hedefleyen TANAP projesi 26 Haziran 2012 tarihinde imzalanmış bulunmaktadır. Ön mutabakatı 26 Aralık 2011 tarihinde tamamlanan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesini, Azerbaycan devlet petrol şirketi SOCAR’ın, Türkiye’den BOTAŞ ile TPAO’nun ortaklığı ile hayata geçirmesi beklenmektedir. 7 milyar dolarlık bir yatırım planlaması düşünülen projenin ilk etabının 2018 yılında tamamlanması düşünülmektedir. [4]

TANAP projesi kapsamında, projenin yüzde 80′lik hissesi SOCAR’a, yüzde 20’lik bölümü ise BOTAŞ ve TPAO’ya ait olacaktır. Projeyle Şah Deniz 2 Konsorsiyumu’nun 16 milyar metreküplük gazının, 6 milyar metreküplük bölümünün Türkiye’ye satılması, 10 milyar metreküplük kısmının da TANAP ile Avrupa’ya Bulgaristan ve/veya Yunanistan sınırında teslim edilmesi planlanmaktadır.

Türkiye Enerjide Doğru Hamleler Yapıyor mu?

Dünyada düzenlenen, Davos benzeri bu tür toplantılarda, ülkeler bir anlamda kendi tanıtımlarını yapmaktadırlar. Güçlü ve stratejik öneme sahip ülkelerden yatırım çekme amacı ile parlak konuşmalar yapılmakta, ülke ekonomilerine dair hep iyi rakamlar ön plana alınarak olumlu bir hava yaratılmaya çalışılmaktadır. SPIEF’i izleyen bir kişi, sadece Türk medyasından olayları takip etse, Türkiye’nin bölgenin gözbebeği olduğunu, müthiş yatırım hamleleri ile küresel krize meydan okuduğunu düşünebilir. Oysa gerçek tam da böyle değildir.

Türkiye’nin son yıllarda bölgenin önemli aktörlerinden olduğu ve özellikle enerji koridoru olma konusunda jeopolitik öneme sahip olduğu bir gerçektir. Ancak, dış politikada adeta saat başı değişen hareketlilik yüzünden, Türkiye’nin istikrarlı bir enerji politikası yürüttüğü söylenemez. Türkiye eline geçirdiği çok büyük fırsatları, ya kendini çok önemseyerek ya da kararsızlığından dolayı kaybetmiştir.

Geçtiğimiz ay içinde Almanya’nın Leipzig kentinde Avrupa Enerji Borsası’nda (EEX) yapılan görüşmelerde Türkiye’de de bir enerji borsası kurulması gündeme gelmiştir. Türkiye’de Turcas grubu ile santral yatırımları yapan Alman RWE şirketi, kurulacak bir enerji borsasını destekleyeceklerini açıklamıştır. Şirket yetkilileri piyasa şeffaflığı, enerji yatırımlarında öngörülebilirlik, arz güvenliği gibi temel sorunların çözümünde, borsanın önemine dikkat çekmişlerdir.[5] Avrupa’nın kendi enerji güvenliği için, Türkiye’de artık kontrolü elinde olacak adımlar atmak istediği görülmektedir.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), doğalgaz sektöründe yaşanan sıkıntılara çözüm aramaktadır. Sektörü yeniden yapılandırmak için Doğalgaz Piyasası Kanunu’nda ciddi değişikliklere gidilmesi kararı alınmıştır. Düzenleme ile doğalgaz ithalatının serbest bırakılması, dolayısı ile fiyatların ucuzlaması amaçlanmaktadır. Yeni yasa ile özel şirketlerin ithalatında aranan ‘teknik gereklilik’ şartı aranmayacaktır. Bunun yerine “ekonomik güç” yeterli olacaktır. Burada amacın, büyük holdinglerin enerji sektörüne girişini kolaylaştırmak olduğu görülmektedir. BOTAŞ’ın, ‘Doğalgaz Ticaret ve Taahhüt AŞ’ ve ‘BOTAŞ Boru Hatları ile Taşıma AŞ’ olarak iki bölüme ayrılması da planlanmaktadır.[6]

Türkiye izlediği yanlış enerji politikaları yüzünden enerji kaynaklarını çeşitlendirememiştir. Rusya’ya olan bağımlılığını artırmış, Azerbaycan’la yapacağı anlaşmayı Rusya’nın hamlesiyle kaybetmiş, bu da Nabucco’ya gaz sağlanmasını engellemiş, kat edilen onca yol heba edilmiştir. Samsun-Ceyhan Projesi karşılığında Güney Akım Projesine verdiği destek ile Türkiye çok büyük bir stratejik hata yapmış, Türk cumhuriyetleri üzerindeki etkisini de kaybetmiştir.[7] İran’la doğalgaz anlaşması son aşamaya gelmişken, özel sektörde hangi firmalara bu işin verileceği konusu uzadıkça uzamış, sonrasında ise İran’ın nükleer silah çalışmaları yüzünden Avrupa ve ABD ile arası açılmış, Türkiye’nin görüşmeleri de sonuçlanamadan gündemden kaldırılmıştır.

Şimdi ise, dünyada alternatif enerji kaynaklarından olan “kaya gazı” için çalışmalar başlatılmış, Trakya ve Güneydoğu’da iki sahada tespit edildiği rapor edilmiştir. TPAO’nun ise Irak ve Azerbaycan’da petrol arama çalışmalarına başlamasının düşünüldüğü belirtilmektedir.

Terörü Bitirecek Enerji Anlaşması Olabilir mi?

Kuzey Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Türk Hükümeti arasında son aylarda enerji konusunda yaşanan gelişmeler, bölgede ekonomide sağlanacak iyileştirmelerin PKK ve Terör Sorununa çözüm olabilir mi, sorusunu akıllara getirmiştir.

[siteorigin_widget class=”SiteOrigin_Widget_Image_Widget”][/siteorigin_widget]

Hatırlanacağı üzere önce Irak’ın kuzeyindeki bölgesel Kürt yönetiminin Başbakanı Neçirvan Barzani Türkiye’ye iki sefer gelmiş, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüşmelerde bulunmuştur. Enerji Bakanı Taner Yıldız da Uluslararası Erbil Enerji Arenası toplantısında Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Tabii Kaynaklar Bakanı Ashti Hawramiile temaslarda bulunmuştur. 7 Haziran 2012’de de, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan Erbil’e giderek bölgesel Kürt Yönetimi bakanları ile bir araya gelmiştir. Sonrasında ise 13 Haziran 2012 tarihinde, Bakanlar Kurulu’ndan sessiz sedasız geçen karar şöyledir:

Karar Sayısı: 2012/3261

“Ham Petrol ve Jet Yakıtının Türkiye Üzerinden Karayolu veya Demiryolu ile Taşınmasına İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar”ın yürürlüğe konulması; Gümrük ve Ticaret Bakanlığının 11/6/2012 tarihli ve 975 sayılı yazısı üzerine, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 55 inci maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 11/6/2012 tarihinde kararlaştırılmıştır. Buna göre Geçici Madde 2: (1) Irak΄ın ihtiyacı olan benzin ve motorinin transitine bu maddenin yayımı tarihinden itibaren üç yıl süre ile izin verilebilir.”şeklinde değiştirilmiştir.[8]

Bu yasal düzenleme ile Irak’taki merkezi yönetim devre dışı bırakılmıştır. Yasal muhatabın yerine bölgesel Kürt Yönetimi ile boru hattı anlaşması imzalanmıştır. Irak’ın kuzeyinden kamyonlarla ham petrol sevkiyatının yapılacağı, karşılığında ise Bölgesel Yönetime işlenmiş petrol gönderileceği planlanmaktadır.

Amerikan petrol devi Exxon Mobil şirketi 2011 Ekim’inde bölgeye girerek, güneydeki petrol kaynakları yerine Kuzey Irak’a yönelince, büyük resim o dönemde görülememiştir. Yasal muhatap yerine anlaşma yapma yetkisinin olup olmadığı belli olmayan Bölgesel Kürt Yönetimi ile altı petrol ve doğalgaz çıkarma havzası konusunda imza atan Exxon Mobil şirketini daha sonra, aynı izni almak isteyen onlarca petrol şirketi takip etmiştir.

Değerlendirme

Hükümet AB’den kaynaklanan krizi büyüme rakamlarından fedakârlık yaparak ödemektedir. Cari açıkta nispeten görülen düzelme, büyüme rakamlarının düşürülmesinden kaynaklanmaktadır. Açığın bir an önce azaltılması, 200 milyar dolarlık dış finansman açığının da bulunması gerekmektedir. Bu yüzden son günlerde, Merkez Bankası’nın yanı sıra Meclis’ten de peş peşe yasal düzenlemeler geçirilmektedir. Bunun yanında, geçtiğimiz ay sonu artırılan zorunlu döviz karşılıkları yüzde 45’ten yüzde 50’ye, altın karşılıkları da yüzde 20’den yüzde 25’e çıkartılmıştır. Bu kadar hızlı yapılan ekonomik düzenlemelerin sonuçları, kanaatimizce iyi hesaplanmamaktadır.

Özellikle son dönemde Suriye başta olmak üzere bölgesel konularda benzer fikirleri paylaşmadığımız Rusya ile ticari konularda anlaşmalar yaparken çok dikkatli olmalıyız. Türk şirketleri, bugüne kadar Rusya ve Türk cumhuriyetlerinde gözle görülür ticari ilerlemeler kat etmişlerdir. Ancak Libya örneğinde gördüğümüz gibi siyasi olaylar yüzünden tüm ticari bağlantılarımızın riske girme ihtimali de vardır. Özellikle Suriye’de yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin Rusya ve İran’la yaşanabilecek sorunlar konusunda her türlü senaryoya açıktır.

TANAP projesi, Azerbaycan ve Türkiye açısından stratejik öneme sahiptir. Türkiye ve Avrupa için uygun fiyat ve tanımlanmış doğalgaz kapasitesiyle arz güvenliğini desteklerken, Azerbaycan’ın sahip olduğu doğalgaz kaynaklarının yeni pazarlara ulaştırılması gibi kazanımları da beraberinde getirmesi hedeflenmektedir. Türkiye ve Azerbaycan gibi stratejik işbirliği içerisindeki iki ülke arasındaki yakın ilişkilerin enerji alanına taşınması memnuniyet vericidir. Diğer yandan, genel anlamda bakılacak olursa, Türkiye’nin enerji politikalarında transit ülke olmasının yanı sıra, kendi kaynaklarını geliştirmesi ve bunlardan yararlanmak için çalışmalara başlaması gerekmektedir.

AB, enerji konusunda Türkiye’nin yaptığı hatalara daha fazla göz yummayıp Türkiye’de kendisinin de devrede olacağı, bir enerji borsası kurulması fikrini ortaya koymuştur. Enerji aktarımı konusunda Avrupa için çok önemli bir konumda bulunan Türkiye, çevresinde sürekli değişen dengeler yüzünden bir istikrar sağlayamamaktadır. Ancak, enerji güvenliği, AB için riske atılamayacak kadar hayati bir konudur.

Türkiye, enerjide serbestleştirme kararını on yıl kadar önce almış fakat dağıtım şirketlerinde bile henüz bunu sağlayamamıştır. Aslında kurumlar özel sektöre aktarılsa, firmaların denetimini de bağımsız bir kurum yapsa, bu sayede de tüketicilerin hakları korunsa, büyük ölçüde istikrar sağlanabilir. Sanayi üretiminde de girdi rakamlarının en büyüğünü oluşturan enerjinin ucuzlaması ve düzenli olarak sağlanması, Türkiye’nin büyüme rakamlarına büyük ölçüde yansıyacaktır. Bu da cari açığın azalmasını sağlayacaktır.

Doğalgaz Piyasası Kanunu’nda yapılacak değişiklikler ise gösteriyor ki BOTAŞ’ta yapısal değişikliğe gerek vardır. Enerji piyasasında hem kaynaklarda hem de bu işi üstlenecek kurum ve kuruluşlarda çeşitlilik şarttır. Son dönemlerde TEAŞ ve BOTAŞ haricinde, özel sektöre yönelik teşvikler de dikkat çekmektedir. “Kaya gazı” arama çalışmaları ise henüz başlangıç aşamasında olup büyük bir umut olmaktan uzaktır.

Bakanlar Kurulu ise yaptığı yasal düzenlemeyle Irak merkezi yönetiminin kontrolündeki Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattının, devre dışı bırakılmasına göz yummuştur. Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi ile olan ilişkilerin artırılması, Türk hükümetinin PKK terör örgütü ile mücadelesine ve terör sorununun çözümünde de katkı sağlayacağı ileri sürülmektedir. Ancak, dünya devi petrol şirketlerinin onayı olmadan bölgede adım atmak mümkün değildir. Terörü çözmek için bölgede ekonomik istikrarı sağlamak iyi bir fikir olarak gözükmekle birlikte Türkiye’nin güneydoğusunda bir Kürt devletinin oluşmasına katkı sağlama, bölünme sürecini hızlandırıcı etkisi de göz ardı edilmemelidir.

Ayrıca PKK’yı Türkiye’den çıkartmak PKK sorununu çözmeyecektir. PKK, Suriye’nin elinde bir koz olarak bulunmaktadır. Suriye’ye olası bir müdahale sonucu Kürt bölgesinin buradan tıpkı Irak örneğinde olduğu gibi ayrılması ve halihazırda Orta Doğu’da devam etmekte olan protestoların İran’a sıçraması sonucunda PJAK’ın istediği ortamı bulması, bölgede sözde Kürt devleti oluşumuna ortam hazırlayabilecektir. Söz konusu durum Türkiye’deki Kürtlerin bazı taleplerini de yakından ilgilendirmektedir. Bu noktada, büyük küresel oyuncuların bölgeye dair planları iyi okunmalı, enerji konusunda ilerleme kaydetme amacıyla uygulanan politikalarda daha fazla hata yapılmamalıdır. Sözün özü” Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olunmamalıdır”.

* SPIEF hakkında detaylı bilgi için: http://2012.forumspb.com/

[1]http://www.turkrus.com/ekonomi/56348/petersburg’da-turkiye-ruzgarlari.html, Erişim Tarihi: 23 Haziran 2012

[2]http://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/59740–rusya-saglam-bir-muhatap, Erişim Tarihi: 23 Haziran 2012

[3]http://www.gercekgundem.com/?p=468781, Erişim Tarihi: 23 Haziran 2012

[4]http://www.aa.com.tr/tr/s/60796–anlasma-imzalandi, Erişim Tarihi: 27 Haziran 2012

[5]http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1087758&CategoryID=80, Erişim Tarihi: 23 Haziran 2012

[6]http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1304848, Erişim Tarihi: 23 Haziran 2012

[7]http://www.sinanogan.com/yazdir.aspx?ID=1746, Erişim Tarihi: 26 Haziran 2012

[8]http://www.akaryakitistasyonu.net/news.asp?id=962, Erişim Tarihi: 23 Haziran 2012

Scroll to top
error: