Küresel Ekonomi İçin Ufukta Kriz Görünmüyor

Dünyamız 2018 yılına sosyal ve siyasi olayların yanı sıra ekonomi ve finans piyasalarındaki hareketlenmeler ve beklentilerle giriyor. Geçtiğimiz yılın küresel anlamda hafızalarda kalan en belirgin gelişmeleri arasında; Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yeni başkanı Donald Trump’ın uyguladığı politikaların belirsizliği, Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) faizleri artırması, Avrupa Birliği’nden (AB) kopan İngiltere (Brexit), AB’deki birçok seçim ve referandum, İspanya’dan ayrılmayı oylayan Katalanlar, Almanya’da, Hollanda’da yapılan seçimlerin ardından bir türlü kurulamayan hükümetler, Kuzey Kore Lideri Kim Jong-Un’un füze denemeleri ile bölgesinde ve özellikle ABD’de yarattığı gerginlikler, Çin ekonomisinde daralma endişeleri, Orta Doğu’da yaşanan savaşların, çatışmaların sonucu çevre ülkelere devam eden göç dalgası, iklim değişimi, sanal para birimlerinin (Bitcoin vb) piyasalarda artan payı, Rusya-İran-Çin yakınlaşması ve Türkiye’nin bölgede her geçen gün artan rolü sayılabilir. Türkiye’nin büyüme rakamları ile ön plana çıktığı 2017 yılı ülkemiz için ihracatın rekor kırdığı,  buna karşılık yüksek enflasyonda ve bölgesel faktörlerde zorlandığı bir yıl oldu.

Gelişmiş ülkelerin uzun zamandır mücadele ettiği finansal krizleri, uyguladıkları Parasal Genişleme Programları ile çözdüğünü geçtiğimiz yıl gözlemledik. ABD ekonomisinin beklenenden daha hızlı bir şekilde toparlanma sürecine girmesi, aynı şekilde AB’den ayrılma kararı alan İngiltere’nin zor bir tercih yapması ancak olumlu bir ekonomik performansla ilerlemesi, Çin ve Japonya’da görülen düzelmeler, Parasal Genişleme Programı’nın başarısı olarak yorumlanabilir. O nedenle özellikle AB’nin bu programı yakın vadede bırakmasını beklemiyoruz. Küresel ekonomi için performansın beklenenden iyi olması, gelecek için de kayıpların telafi edileceği inancını barındırıyor.

Buna karşılık Rusya ekonomisinde, artan petrol fiyatları neticesinde kısmi düzelmeler olsa da uzun vadede iyileşmelerin ivme kaybedeceğini görüyoruz. Ekonomi ve İş Dünyası Araştırmaları Merkezi`nin (CEBR) “2018 Dünya Ekonomi Ligi” raporuna göre, Rusya 2032’de şu an bulunduğu 11’inci sıradan 17’nci sıraya gerileyecek. Hindistan ise 2018 yılında İngiltere ve Fransa’yı geride bırakarak dünyanın beşinci büyük ekonomisi konumuna gelecek. Asya ülkelerinin artan potansiyelinin zaten uzun vadede küresel ekonomide büyük önem kazanacağı bekleniyor.  Özellikle BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) desteğiyle Çin’in yükselişinin devam edeceğini, geçtiğimiz günlerde Rusya Dış İşleri Bakanı Sergey Lavrov da açıklamıştı.  Bakan Lavrov, Çinli ve Rus şirketler için Latin Amerika pazarının önemli olduğunu, Çin’in önümüzdeki dönemde ABD’nin yerini alarak dünyada ilk sıraya yerleşeceğini belirmişti. CEBR’in raporunda, Asya ekonomilerinin gelecek 15 yılda dünyanın en büyük 10 ekonomisi listesini domine edecekleri belirtiliyor. Rapora göre Hindistan, 2027 yılında Avrupa’nın en büyük ekonomisi Almanya’yı da geride bırakacak ve dünyanın en büyük 4’üncü ekonomisi olacak.[1]

Geçtiğimiz yıl gelir adaletsizliğinin biraz daha arttığı, dünyanın en zenginlerinin servetlerine 1 trilyon dolar daha ilave ettiği bir yıl oldu. Credit Suisse’in geçtiğimiz Kasım ayında yayımlanan Küresel Servet raporuna göre dünyanın en zengin yüzde 1’i, dünyadaki servetin 140 trilyon dolarını yani neredeyse yarısını yönetiyor. Aynı rapora göre 2008 finansal krizinden beri zenginlerin küresel servette edindiği pay yüzde 42,5’ten yüzde 50,1’e artış göstermiş bulunuyor. 2018 ve gelecek için ülkelerin, hükümetlerin, yönetimdekilerin öncelikleri arasında gelir adaletsizliğini azaltmak ilk sıralarda yer alırsa, dünya hepimiz için daha yaşanır bir yer haline gelir.

Gelir Adaletsizliğine Çözüm Döngüsel Ekonomi

Ülkelerin sürdürülebilir kalkınmayı sağlamaları, kalkınma ile istihdam yaratmaları ve bu sayede gelir adaletsizliğini ortadan kaldırmaları için kaynakları verimli kullanmaları gerekiyor. Her şeyin sıfırdan üretildiği Doğrusal Ekonominin tersine Döngüsel Ekonomi ile kaynaklar geri dönüşüm yolu ile daha uzun süreli kullanılıyor. Bu sistemle, geri dönüşüm sayesinde atık maddelerin ekonomi içerisine yeniden kazandırılması, maddi gelir elde edilmesi ve doğal kaynakların daha az tüketilmesi hedefleniyor.

Döngüsel ekonomi uzun vadeli bir stratejiyi, hükümetin, firmaların, bilim dünyasının kullanacağı uygulanabilir ortak bir mevzuatı gerektiriyor. Tarafların Döngüsel Ekonomi konusunda bir fikir birliğine varmaları teşviklerle sağlanmalı, atık malzemelerin geri dönüşüme kazandırılması, kaynakların “daha az” yerine “daha iyi” kullanılması bir ülke politikası olarak vatandaşlarca da benimsenmelidir. Bu sayede toplumun paydaşları bu sisteme katılımcı olacak, kaynaklardan maksimum değer sağlayacak ve tüketimde geleceği de planlayarak daha dikkatli olacaktır. Bunun sonucunda üretim ve tüketim alışkanlıklarımız yeniden şekillenecek, yaratılan döngü ile maliyetler ve çevre kirliliği azalacak, yeni iş olanakları ortaya çıkacaktır.

Beklentileri Aşan Büyüme Rakamları ile Türkiye Ekonomisi

Türkiye 2017 yılını, bir önceki yıl yaşadığı darbe teşebbüsü ve Rusya krizi akabinde kaybettiklerini telafi ederek, başarıyla tamamladı. Türkiye ekonomisinin 3. çeyrekte yüzde 11,1 büyümesi, beklentileri aşan bir performans olarak değerlendirildi. Bu büyüme rakamı, son 6 yılın en yüksek büyüme verisi olarak kayıtlara geçti. 2011 yılının üçüncü çeyreğinde kaydedilen yüzde 11,6’lık büyümeden sonra, 23 çeyreğin ardından en yüksek büyüme performansını yakalayan Türkiye, yılın üçüncü çeyreğindeki çift haneli büyüme rakamı ile Avrupa Birliği, G20 ve OECD ülkelerinin de üzerinde bir yükseliş gösterdi. Bu büyüme rakamı ülkemizin bu anlamda birinci sıraya oturmasını sağladı.

Türkiye İstatistik Kurumu ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığının birlikte hazırladığı geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2017 yılının Ekim ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 9 artış göstererek, 13 milyar 942 milyon dolar oldu.  İthalat ise yüzde 25 oranında artarak 21 milyar 267 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu veriler ışığında Ekim 2017 ayındaki dış ticaret açığı Ekim 2016 yılına kıyasla yüzde 73,9 artarak yaklaşık 7 milyar 324 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı Ekim 2016 tarihinde yüzde 75,2 iken, Ekim 2017 tarihinde yüzde 65,6’ya düşmüştür. Bu oranı artırmamız daha az ithalat yaparak daha çok ihracata yönelik ürünler yaratmamız gerekiyor. İthalat rakamlarımızı yükselten en önemli kalemlerden birisi olan enerjide dışa bağımlılığımızı ne kadar azaltabilirsek dış ticaret açığımızı da o yönde düşürmemiz sağlanacaktır. Bu nedenle kaynakların verimli kullanılması, israf ekonomisine dikkat çekilerek tasarruflar yapılması yönünde hükümetin attığı adımları kıymetli buluyoruz.

2017 Aralık ayı bütçe açığı 20,9 milyar TL olarak kayıtlara geçerken, 2017 genelinde bütçe açığı 47,4 milyar TL oldu.

Türkiye 2017’de 32,4 milyon turist çekerek yaklaşık 26 milyar dolar turizm geliri elde etti. Bu sayede gelen turist sayısında yüzde 17’lik, gelirlerde ise yüzde 28’lik artış elde edildi. Ancak kişi başı harcama miktarı 642 dolara düştü. Bu rakamın artırılması için turizmde çeşitliliğe gitmek, kültür, din, spor, sağlık turizmi gibi farklı alanlara yönelmek iyi olacaktır.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2017 yılı Ekim ayı işsizlik rakamlarını açıkladı. Buna göre Türkiye’de işsizlik oranı, Ekim 2017’de bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,5 puan azalarak yüzde 10,3 oldu. Eylül ayında yüzde 10,6; geçen yılın aynı döneminde (Ekim 2016) yüzde 11,8 düzeyinde olan işsizlik oranı 2017 yılı geneline bakıldığında; Ocak ayında yüzde 13 ile zirve yapmıştı ancak son 7 aydır yüzde 11 altına inmiş görünüyor.

Geçtiğimiz yıl paramızın ABD doları karşısında değer kaybettiğini gördük. Dolar karşısında Türk Lirası’nın değer kaybetmesinin nedenleri arasında dünya ekonomisindeki ve siyasetteki gelişmelerle dış politikanın etkili olduğunu söyleyebiliriz. ABD ile yaşanan vize krizi, bölgemizdeki gelişmeler, petrol fiyatlarındaki artış nedeniyle enerji maliyetlerinin artması ve yüksek enflasyon Türk Lirasında değer kaybına neden oldu. Yüksek enflasyon da talebin TL cinsi varlıklardan dövize yönelmesine sebep olan önemli bir faktör. Bu nedenle de TL’ye talebin azalması onun değer kaybetmesine, buna karşılık kurların yükselmesine neden oluyor. Ekonomide her şeyin birbirini etkilediği, bu nedenle ekonomiyi sadece piyasa değerleri ya da literatürle değil farklı parametrelerin de etkisiyle değerlendirmek bu anlamda faydalı olacaktır.  Hemen burada yeri gelmişken sanal para birimlerine (Bitcoin vb) olan ilginin artması, dikkatle ve temkinle takip edilmesi gereken özel bir konu olarak ajandamızda yerini alıyor.

2018 yılından beklentilere bakacak olursak; küresel ekonomide olumlu gelişmelerin önemli bir gelişme (savaş vb) olmadığı takdirde devam etmesi öngörülüyor. FED’in faiz artışına devam etmesi, bilançosunda daraltmaya gitmesi sonucu piyasalardan para çekmesi, petrol fiyatlarındaki yükselişin sürmesi negatif beklentiler olarak düşünülüyor. Buna karşılık AB’nin ve Japonya’nın piyasadan para çekme konusunda aceleci olmayacağı, Çin ve ABD ekonomilerindeki toparlanmanın süreceği, kayıpların telafi edileceği, piyasaların risklere karşı daha “aldırmaz” olduğunu görerek büyük iniş ve çıkışların yaşanmayacağını pozitif beklentiler olarak düşünebiliriz

Türkiye açısından yeni yılda; ABD, AB, Rusya ve komşu ülkelerle ilişkilerimiz ve yapısal reformlar konusunda atılacak somut adımlar, ülke riskimizi azaltacak ve TL’na talebi artıracaktır. Paramızın değer kazanması enflasyonu düşürecek, alım gücünü artıracak, tüketimin artması üretime ve istihdam artışına yansıyacak ve bütün bunlar da gelir adaletsizliğini azaltacaktır. Döngüsel ekonomi modeline ağırlık verilmesi, toplumun tüm kesimlerine ilk defa satın alma yerine kiralama, tekrar kullanma, kaynaklardan maksimum fayda sağlama konularında farkındalık yaratılması daha sürdürülebilir bir kalkınma modeli için fayda yaratacaktır. Bu sayede, eğer olduysa kayıplarımızı telafi ederek orta gelir tuzağına düşmeden, refah seviyemizi artırabiliriz.

2018 yılının tüm beklentilerinizi karşılayan güzel bir yıl olmasını dilerim…

*Bu makale TSE Standard, Ekonomik ve Teknik dergisi Ocak 2018 sayısında yayınlanmıştır.

[1] Rusya ekonomisi: 11’den 17. sıraya…http://www.turkrus.com/543810-rusya-ekonomisi-11den-17-siraya-xh.aspx

Scroll to top
error: