Küresel Ekonomik Eşitsizlik Riskleri de Beraberinde Getiriyor

Küresel ekonomik eşitsizlik, gelir elde etmede, tüketimde ve servet sahibi olmada eşitsizlik anlamına geliyor ve bu da dünyada ekonomik, toplumsal, teknolojik, çevresel ve jeopolitik risklere zemin hazırlıyor. Eğer ülkeler beşeri sermayeyi servet dağılımında verimli kullanamazsa ne sürdürülebilir ve güvenilir bir kalkınma gerçekleşir ne de gelirin adaletli olarak dağılımı mümkün olur. Gelir adaletsizliği de toplumsal huzurun azalmasına, toplumsal olaylara ve az gelirli ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru zorunlu göçlere neden olur. Bu yıl 23-26 Ocak 2018 tarihlerinde yapılan 48. Davos Zirvesi için hazırlanan “Küresel Riskler 2018” raporu tam da bu konulara dikkat çekiyor. Rapora göre ekonomik, finansal, teknolojik, siyasi, ekolojik riskler birbirlerini besleyerek gelişiyor. Bunların birinden kaynaklanan bir krizin diğer alanlara da yansıyarak “sistem çapında” bir krize yol açma olasılığını azaltacak bir uluslararası işbirliği ortamının olmaması, aslında ne kadar tehlikeli bir durumun bizi beklediğini gözler önünde seriyor.

Her yıl İsviçre Alpleri’ndeki Davos kasabasında gerçekleştirilen Dünya Ekonomik Forumu’nun bu yılki genel teması “Parçalanan Dünyada Ortak Gelecek Oluşturmak” olarak belirlendi ve forumu bu yıl kadınlar yönetti. Yedi kişilik yönetim komitesinin yedisi de kadın oldu ve komitedeki kadınlar arasında IMF Başkanı Christina Lagarde, IBM’in CEO’su Ginni Rometty ve Norveç Başbakanı Erna Solberg gibi önemli isimler de yer aldı. Forumun hemen öncesinde “Kapsayıcı Kalkınma Endeksi” çalışması 2018 raporu yayımlandı. Endeks, 103 ülkenin GSYH’ye ek olarak on bir ekonomik boyuttaki performansını yıllık olarak değerlendiriyor. Üç ana kategoriyi temel alan bu endeks, büyüme ve kalkınmanın yanı sıra, ekonomilerdeki kapsayıcılık ve sürdürülebilirliği de sorguluyor. Küresel ekonomik büyümenin yıllardır göz ardı edilmesi sonucu, gelir ve servetin de kapsayıcılıkla ilerlemesi gerekirken, bugün dünya çapında zirveye tırmanmış bir “eşitsizlik” göze batıyor. Geçen yıl dünyada üretilen servetin yüzde 82’si, dünya nüfusunun sadece en zengin yüzde 1’lik kesimine gitmiş bulunuyor. Dolar milyarderi olarak tabir edilen kesimin varlığı, bu bağlamda 2010’dan bu yana yılda ortalama yüzde 13 büyürken, geçen yıl bu grubu oluşturan kişilerin sayısındaki artış rekor seviyeye gelerek 2.043 milyardere ulaşmış görünüyor. Buna karşılık 3,7 milyar insan dünyanın en yoksul diğer yarısını oluşturuyor ve bu insanların neredeyse hiçbir geliri bulunmuyor. Dünya servetinin yarısı 42 kişinin elinde bulunuyor ve bunların yüzde 90’ı erkek. Bugünkü rakamlarla kadın erkek eşitsizliğinin ancak 217 yılda kapanabileceği tahmin ediliyor. Davos’ta dünya ekonomisinde son yıllarda olumlu yönde gerçekleşen gelişmenin döngüsel olduğu yani peşi sıra bir daralmanın da geleceği, içinde bulunduğumuz bu dönemin yapısal sorunları düzeltmek için kullanılması gerektiğine dikkat çekildi. Ayrıca ABD, Çin, Rusya gibi büyük güçler arasında ticari bir savaşın olacağını hatta bunun başladığını Financial Times, The Economist gibi yayınların önemli yazarlarının köşe yazılarında dile getirdiği gözlemlendi.

Dünya Bankası’nın (DB) “Ülkelerin Değişen Serveti – 2018” raporuna göre ise küresel servet 1995-2014 yılları arasında yüzde 66 artarak 1 katrilyon 143 trilyon dolara yükseldi. 1995 – 2014 dönemine yönelik doğal sermaye (ormanlar ve madenler gibi), beşeri sermaye (bir kişinin ömrü boyunca elde ettiği kazançlar), üretilen sermaye (binalar, altyapı gibi) ve net yabancı varlıklar gibi bileşenlerin toplamı alınarak 141 ülkenin servetleri incelendi. Rapora göre, son yirmi yıllık dönemde küresel servet önemli oranda artarken, 24’ten fazla ülkede çeşitli gelir dilimlerinde kişi başına düşen servet azaldı veya aynı kaldı. Rapora göre; Türkiye’de kişi başı zenginlik bu dönemde yüzde 2 artarak yatay seyretti ve 45 bin 998 dolar seviyesinde gerçekleşti. Bu sonuçta, dış borç yükündeki kademeli yükseliş, zenginliğin büyük bir kısmını oluşturan doğal sermayedeki (tarım ve orman alanları, deniz canlıları) azalış ve diğer varlıklardaki yavaş ilerleme etkili oldu.

Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ekonomik Görünümü raporu güncellemesini yayımladı ve 2018 ve 2019 yılları için küresel büyüme tahminlerini yükseltti. Fon, Ekim ayındaki her iki yıl için büyüme tahminini 0,2’şer yüzde puanı artırarak yüzde 3,9’a çıkardı. Bu büyüme tahmini, küresel ekonominin finans krizinden sonra sıçrama yaptığı 2011 yılından bu yana en hızlı büyüme beklentisini gösteriyor.  IMF yayımladığı raporda küresel büyümenin, ABD’ndeki vergi indirimlerinin işletmeleri yatırım yapmaya teşvik etmesinden dolayı, son yedi yılın en yüksek seviyesine ulaştıracağını kaydetti. IMF, ABD ekonomisi için büyüme tahminini yüzde 0,4 artırarak 2018 yılı için yüzde 2,7,  Euro Bölgesi ekonomisinin büyüme tahminini 0,3 yüzde puanı artırarak yüzde 2,2’ye çıkardı. Japonya için yüzde 0,5 puan artırarak yüzde 1,2, Çin için yüzde 0,1 puan yükselterek yüzde 6,6 olarak güncelledi. IMF, Türkiye için tahmini güncellemedi. Fon, Ekim ayında Türkiye ekonomisinin 2018’de yüzde 3,5 büyüyeceği tahmininde bulunmuştu.

Dünya ekonomistlerinin yakından takip ettiği Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) ocak ayı sonundaki toplantısında faiz artışı kararı çıkmadı ve gösterge faizi yüzde 1,25-1,50 aralığını korudu. FED’in 2018 yılı içinde üç kez faiz artışına gitmesi bekleniyor. Bankanın 2018’in ilk faiz artışını yeni başkan Jerome Powell ile 21 Mart’taki toplantıda yapacağı tahmin ediliyor. Şubat ayı başında ise Amerikan Borsası tarihi bir düşüşle sarsıldı. İki günde toplam yüzde 10 değer kaybeden hisse senedi fiyatları şirketlerde değer kaybına neden olurken küresel ekonomi zincirleme etkisiyle sarsıntı hemen yayıldı ve Japonya`da yüzde 5, Çin`de yaklaşık yüzde 3,5, Avustralya`da yüzde 3, Doğu Asya ortalamasında yüzde 6 çöküş yaşandı. Türkiye’de yüzde 3, AB`de ise yüzde 3-4 arası değer kaybına neden olan ani çöküşün yatırımcı ve spekülatörlerin “aşırı risk iştahından” kaynaklandığı söyleniyor.120 milyar dolar serveti olan, Amazon.com ve The Washington Post’un sahibi, dünyanın en zengin adamı Jeff Bezos’un bu çöküşte 3,3 milyar dolar, Facebook sahibi Mark Zuckerberg’in ise bir günde 3,6 milyar dolar zarar ettiği belirtiliyor.

Euro Bölgesi ve Avrupa Birliği (AB), geçen yılın son çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,6 büyüdü. Bu sonuca göre 2017’de Euro Bölgesi ve AB, yüzde 2,5 büyüme kaydetti. 2017 yılında yüzde 6,9 büyüyen Çin ekonomisi ise, 2015’ten beri en hızlı büyüme performansını sergiledi. ABD Başkanı Donald Trump’ın ticaret fazlası nedeniyle Çin’e yönelik alacağı olası önlemler, 2018’e dair Çin ekonomisi için en büyük risk olarak gösteriliyor. İngiltere Başbakanı Teresa May ise, Şubat ayı başında beraberinde birçok işadamı ile Çin’e çıkartma yaptı. İngiltere’nin Brexit sonrası Avrupa’da olası ekonomik kaybını Çin ile doldurmaya çalışacağını Çin ile serbest ticaret anlaşmasını planlamasından anlayabiliriz.

Almanya Merkez Bankası (Bundesbank) Başkanı Jens Weidmann, Almanya’da 2020’den itibaren yaşlanan toplumun etkilerinin büyümeyi yavaşlatacak etkisinin güçlü bir şekilde başlayacağını söyledi. Aynı zamanda Avrupa Merkez Bankası (ECB) Yönetim Kurulu Üyesi de olan Weidmann, Almanya’nın dört yıldır olumlu büyüme, rekor düzeyde istihdam ve en düşük işsizlik oranı yakaladığını söyledi. Başkan kapsamlı politika eylemi olmaksızın Euro Bölgesi’nin en büyük ekonomisindeki potansiyel büyümenin yavaşlaması ve bunun yansımalarının Almanya ile sınırlı kalmayacağını, büyüme potansiyelinde gözle görülür bir azalmanın Euro Bölgesi ekonomisinin genel durumu için bir yük olacağını da belirtti.

İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılmasının (Brexit) İskoçya ekonomisinin yılda yaklaşık 12,7 milyar sterlin zarara uğramasına yol açacağı tahmin ediliyor. İngiltere Başbakanı Theresa May,  2017 Mart ayında AB’den çıkış sürecini başlatan 50. maddeyi yürürlüğe sokarak 2019 yılının Mart ayında sürecin tamamlanmasının hedeflendiğini belirtmişti.

Rusya’da 2017 yılında ekonomik büyümenin yüzde 2’den fazla olması beklenirken yüzde 1,5’da kalması hayal kırıklığı yarattı. Oysa Rusya’nın ihracat ve ekonomik büyümesi arasındaki fark uzun bir aradan sonra ilk defa on katın üzerine çıkmıştı. 2017 yılında ülkenin ihracatı yüzde 25’ten fazla artarken ihracatta petrol ve doğalgazın payı ise azalmıştı. Geçtiğimiz yıl yatırımlarda artış yaşanırken, Mart 2018’de yapılacak olan devlet başkanlığı seçimleri ve akabinde kurulacak olan hükümet konusundaki belirsizlikler büyümeyi yavaşlattı ve şirketlerin ihtiyaten gelirlerini yatırım yerine bankada tutmaya başlamasına neden oldu. Yapılan kamuoyu araştırmaları, Rus halkının yüzde 75’nin mevcut devlet balkanı Vladimir Putin’e oy vereceğini öngörüyor.

ABD’nin Kaya Gazı ve Kaya Petrolü Üretimi Küresel Petrol Fiyatlarını Etkiliyor

Petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar, petrol üreticisi ülkeleri olduğu kadar onlardan petrol tedarik eden ülkelerin ekonomilerini de belirsizliğe sürüklüyor.  Konu ile ilgili olarak Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Sarı,  petrol fiyatlarının 60 doların üzerinde kalmasının bütün kaya petrolü ve kaya gazının üretimini kârlı kıldığını, bu durumda da ABD’nin kaya petrolü ve gazının üretimini artıracağını belirtiyor. Prof. Dr. Sarı’ya göre tepe noktasına (75 dolar civarı) ulaştıktan sonra düşme eğilime girecek olan petrol fiyatları, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ülkelerinin sosyal harcamalarında ciddi bir açık oluşturacak ve bu durum OPEC için kısır döngü yaratabilecek. Tepe noktasının 80 doların altında 75 dolarlar civarında olma olasılığının oldukça yüksek olduğunu belirten Prof. Dr. Ramazan Sarı, fiyatların bu noktadan yönünü aşağı çevirmesiyle halen pazar payını kaybetme eğilimindeki OPEC ülkelerinin yeni bir anlaşmaya mahkum olacağını belirtti. ABD’nin üretim artışı sonrasında ortaya çıkacak olan bu durumun özellikle Rusya üretim kısıntısı anlaşmasına verdiği desteği çekerse (ki bunun sinyallerinin alındığına değinerek), OPEC ülkelerinde petrol üretimi konusunda çok ciddi bir belirsizlik ortaya çıkaracağını söyledi.[1]

Prof. Dr. Ramazan Sarı’yı destekler nitelikte gelen haberlere göre; Şubat ayının ilk haftasında ABD’nin günlük ham petrol üretim miktarı, ülke tarihindeki en yüksek seviyeye ulaşarak rekor kırdı. ABD Enerji Enformasyon İdaresinin (EIA) açıkladığı verilere göre, ülkenin ham petrol üretimi 27 Ocak-2 Şubat tarihlerinde, bir önceki haftaya göre günlük ortalama 332 bin varil artışla 10,25 milyon varile yükseldi. Ülke tarihindeki en yüksek seviyeye ulaşarak rekor kıran üretim miktarı, dünyanın en çok petrol üreten ülkesi Rusya’dan sonra ikinci sıradaki Suudi Arabistan’ın aralık ayı ortalaması olan günlük ortalama 9,92 milyon varili de geçti.

Türkiye Ekonomisinde Gündemdekiler

  • Türkiye ekonomisinin 2017’yi yüzde 7 ile Orta Vadeli Program (OVP) hedeflerinin üzerinde bir büyüme ile tamamladıktan sonra, 2018 ve 2019’da yüzde 5.5 olan OVP hedeflerinin biraz daha altında büyümesi bekleniyor. Reuters’ın toplam 43 ekonomistin katılımı ile gerçekleştirdiği ankete göre, büyümenin 2018’de yüzde 4’e, 2019’da ise yüzde 3.8’e gerilemesi öngörülüyor. Ankete göre 2017 yılını yüzde 11.92 ile tamamlayan enflasyonun ise 2018’de sınırlı bir düşüşle yüzde 9.3’e, 2019’da ise yüzde 8.5’e gerilemesi bekleniyor.
  • Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından açıklanan Aralık 2017 dönemine ilişkin ödemeler dengesi verilerine göre cari işlemler açığı, Aralık’ta bir önceki yılın aynı ayına kıyasla 3 milyar 332 milyon dolar artarak 7 milyar 700 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bunun sonucunda, 2017’de ihracatı 15 milyar dolar, ithalatı ise 33 milyar dolar yükselten Türkiye’nin on iki aylık cari işlemler açığı 14 milyar dolar artarak 47 milyar 100 milyon dolar oldu.
  • Seyahat acenteleri bu yıl Avrupa’dan, özellikle Almanya’dan 4 milyona yakın turist gelmesini bekliyorlar. Geçtiğimiz yıl Avrupa’da birçok ülkede seçim yapılmış ve seçimlerin gerginliği, ırkçı partilerin propagandaları ülkemizde turizme yansımıştı. Bu yıl bütün bu gerginliklerin azalması ve yabancı turistlerin tatil için ülkemizi tercih etmesi bekleniyor. Turizm alt yapısının gerek tesis gerekse personel olarak ülkemizde sağlam olması, yabancıların ülkemizi tercih etmelerinde önemli rol oynuyor. Geçtiğimiz yıl Avrupa’nın siyasi gündemindeki Türkiye ile olan polemiklerin bu yıl azalmasının turizme olumlu yansıması bekleniyor.
  • Türkiye’de geçen yıl yapılan yerli patent başvurularının sayısının, bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 34’lük artışla 8 bin 625’e yükseldiği açıklandı. Başvurular bölgeler bazında değerlendirildiğinde, 4 bin 897 müracaatla Marmara ilk sırada yer alırken onu bin 657 başvuruyla Ege, bin 218 başvuruyla da İç Anadolu izledi. Doğu Anadolu Bölgesi ise 85 başvuruyla son sırada yer aldı.
  • Savunma ve Havacılık Sanayi İhracatçıları Birliği (SSI) verilerine göre, sektörün ihracatı, geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 3,7 artarak 1 milyar 677 milyon dolardan 1 milyar 739 milyon dolara çıktı. 2017’de en fazla ihracatı yapılan ürün, uçak ve helikopter aksam ve parçaları oldu. TAI, sektörün 2017’de en fazla ihracat yapan firması oldu. TAI’yi sırasıyla TUSAŞ Motor (TEI), Pratt&Whitney THY Teknik, ASELSAN ve Alp Havacılık izledi.
  • Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2017 yılı Kasım ayı işsizlik rakamlarına göre Türkiye’de işsizlik oranı, Kasım 2017’de bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,8 puan azalışla yüzde 10,3 oldu. Yüksek enflasyon ve artan küresel borçlanma maliyetlerinin 2018’de iç talebi baskılaması beklendiğinden işsizlik oranında geçmişe göre önümüzdeki dönemde daha sınırlı bir iyileşme beklenebilir ve tek haneli işsizlik oranlarına ulaşmak uzun bir zaman alabilir.
  • 2018 yılında ülkemizi ve diğer gelişmekte olan ülkeleri etkileyecek en önemli konulardan birisi yükselen dolar faizleriyle birlikte yabancı fonlara erişimimizin hem pahalanacak, hem de kısıtlanacak olmasıdır. Ayrıca petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar da enerji harcamalarına yansıdığından cari açığımızı etkileyecek diğer önemli konu olacaktır. *Bu makale TSE Standard, Ekonomik ve Teknik dergisi Şubat 2018 sayısında yayınlanmıştır.[1]“ABD petrolü OPEC’i kısır döngüye sürüklüyor”,   http://www.bloomberght.com/enerji/haber/2092470-abd-petrolu-opec-i-kisir-donguye-surukluyor, Erişim Tarihi 11 Şubat 2018
Scroll to top
error: