Küresel Ekonomide “Kontrollü” Uzun Süreli Düşük Büyüme Sinyali

Küresel Ekonomide “Kontrollü” Uzun Süreli Düşük Büyüme Sinyali*

Peyman Yüksel

Ekonomist

2016 yılının ilk yarısında dünya ekonomisindeki yavaş toparlanma, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) çıkması (Brexit) yönünde sonuçlanan referandumuyla frenlendi. Bu önemli gelişme; Amerikan Merkez Bankası’nın(FED) beklenen “faiz artışı kararı” ihtimallerini düşürerek, Avrupa ekonomilerini de olumsuz yönde etkileyecek gibi görünüyor. Peşi sıra, Avrupa ile iş yapan ülkelerin ithalat-ihracat rakamlarında daralma beklenebilir. Bütün bunların küresel ekonomide uzun süreli bir düşük büyüme sürecine girileceği ve durgunluk sinyali olarak mı değerlendirileceğini önümüzdeki süreçte yaşayarak göreceğiz. Buna karşılık, “getiri arayışındaki” küresel yatırımcıların özellikle Brexit sonrası, gelişen ülkelere yatırım yaparak 18,4 milyar dolarlık para akışına neden olmaları, dikkat çeken bir gelişme olarak değerlendirilebilir.

AB ekonomisinde ve Japonya’da parasal genişleme programı ile ekonomiyi iyileştirme çalışmaları, petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar, Amerikan dolarında her şeye rağmen yaşanan artış ile jeopolitik risklerle başa çıkmak için alınan önlemler, yine ekonomi gündeminde öne çıkan başlıklar oluyor. Türkiye ekonomisi ise; 15 Temmuz darbe girişimi ile yaşadığı sarsıntıyı atlatma, toparlanma yönünde sinyaller verme ve dış yatırımcıya güven aşılama gayreti içinde bulunuyor.

2016 yılının ilk altı ayını geride bıraktığımız şu günlerde ekonomideki küresel ve bölgesel gelişmelere bakacak olursak;

Küresel ekonomide büyüme rakamları, özellikle Brexit referandum sonuçlarıyla aşağı yönlü yeniden revize edildi. Uluslararası Para Fonu (IMF) bu yılın Mart ayı sonlarında 2016 için küresel büyüme beklentisinin yüzde 3,5’ten yüzde 3,2’ye düşürüldüğünü açıklamıştı. Şimdiki beklentiler ise IMF tarafından alt sınır olarak belirlenen yüzde 3’lere yaklaşmış durumda. IMF yeni açıkladığı rakamlara göre; 2016’dayüzde 3.1, 2017’de yüzde 3.4 küresel ekonomik büyüme bekliyor. IMF’in Dünya Ekonomik Görünüm Raporu Güncellemesine göre (19 Temmuz 2016)Brexit kararı; ekonomik, siyasi ve kurumsal belirsizliklerin artmasına ve makroekonomik açıdan olumsuz etkilerin oluşmasına neden olabilir. Buna göre, İngiltere ve Avrupa ekonomileri 23 Haziran referandumu sonuçlarından en sert etkilenen ekonomiler olacaktır.

Kasım ayında başkanlık seçiminin yapılacağı Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ekonomisinin ilk yarıda beklenenden daha az büyüdüğü görülüyor. 2016 ilk çeyreğinde yıllık bazda yüzde 0,8 büyüyen dünya devinin, ikinci çeyrek büyüme beklentileri yıl bazında yüzde 2,5 civarındaydı. Oysa gerçekleşen büyüme rakamı yüzde 1,2’de kaldı. Yani toplamda yıllık yüzde 2büyüme, ilk yarıda yüzde 1 olarak gerçekleşmiş oldu. 2009’dan beri yıllık ortalama yüzde 2 büyüyen ABD’de kişisel tüketim harcamaları ve ihracattaki artış 2. çeyrekte az da olsa büyümeye katkı sağladı. Ancak FED’in26-27 Temmuz toplantısından, enflasyon ve istihdam hedefleri de göz önüne alınarak, yine faiz artışı yönünde bir karar çıkmadı. Toplantı sonucu açıklanan karar metninde “Ekonomik görünüme yönelik kısa vadeli risklerin azaldığı” ifadesinin eklenmesi, faiz artışı için Eylül ayının işaret edildiği şeklinde yorumlanıyor.

Euro Bölgesi ise ilk altı ayda sadece yüzde 0,3 büyüme gösterdi. İlk çeyrekte yüzde 0,6 büyüme gösteren bölgede, birliğe üye ülkelerden Fransa’nın, neredeyse yüzde sıfır büyümesi yani büyüyememesi ortalamayı en çok düşüren etken olarak değerlendiriliyor. Buna karşın turizm sezonun açılması ile özellikle İspanya’dan gelen yıllık bazda yüzde 3,2’lik büyüme rakamları geçici de olsa ülkeye nefes aldırıyor. Ancak İngiltere’nin birlikten çıkma kararı alması, uzun vadede tüm birlik üyesi ülkeleri olumsuz yönde etkileyebilecek bir unsur olarak gösteriliyor.

Çin ekonomisinde ise yılın ikinci çeyreğinde büyüme rakamının yüzde 6,7 olarak gerçekleşmesi, 2009 mali krizinden beri en düşük büyüme rakamı olarak kayda geçti. Sanayi sektörünün güç kaybetmesi, yurtiçi ve yurtdışından gelen talepteki durağanlık ve yatırımlardaki yavaşlama bu sonuca ulaşılmasındaki temel etkenler olarak gösteriliyor. Ancak büyümenin, ekonomistlerin ve hükümetin 2016 yılı için beklentisi olan minimum yüzde 6,5’lik hedefin üzerinde çıkması, son dönemdeki perakende satışlarda yaşanan yüzde 10,4’lük artışla açıklanıyor.2016 yılı için toplam büyüme rakamlarını yüzde 6,5-7 arasında hedefleyen Çin ekonomisinde halen aşağı yönlü baskılar devam ediyor.

Rusya, petrol fiyatlarında yaşanan düşüşün yanı sıra Ukrayna ile yaşadığı sorunlar nedeniyle uygulanan yaptırımlar sonucu, ekonomisindeki toparlanmayı bir türlü sağlayamadı. Rusya’da yaşayan ailelerin yüzde 40’ından fazlasının gıda ve giyim için maddi zorluk çektiği, Moskova Ekonomi Yüksek Okulu tarafından yapılan bir çalışmada ortaya kondu. Çalışma sonuçlarına göre, Rusya’da her 4 kişiden birisi maddi durumunu kötü veya çok kötü olarak değerlendiriyor. Rusya-Türkiye arasındaki ilişkilerin ise normalleşme sürecine girmesi her iki ülkeyi ekonomik ve sosyal anlamda rahatlatmış görünüyor.

2008 küresel ekonomik krizinin üzerinden zaman geçmesine, ABD ve İngiltere Merkez Bankaları’nın Parasal Genişleme Programlarını durdurmuş olmalarına rağmen küresel parasal genişleme miktarı rekor seviyelere gelerek hiç olmadığı kadar yüksek bir rakama ulaştı. Avrupa Merkez Bankası (AMB)ve Japonya Merkez Bankası birlikte ayda toplam 180 milyar USD varlık satın alıyorlar. Bu rakam neredeyse 2009 yılından bu yana görülen en büyük miktar; FED dahi bu toplama yanaşamamıştı.  AB ekonomisi uzun zamandır küresel ekonomideki bozulmanın etkilerinden kurtulmaya çalışıyor. AMB’nin Parasal Genişleme Programını aylık 80 milyar € tutarından 100 milyar € tutarına yükseltmesi ve programın süresini de 2017 de dahil9 ay daha uzatmasını bekleniyor.  Amaç, piyasaları canlandırmak ve ekonomiyi hızlandırmak, istihdam sağlamak ve büyüme rakamlarını artırmak. Mevcut ekonomik durum değerlendirmelerinde, Euro Bölgesi’nde özellikle Almanya, İspanya ve İrlanda’da olumlu gelişmeler kaydediliyor.  Hollanda,  Avusturya, Belçika, Estonya, Letonya, Litvanya, Slovakya ve Slovenya orta derecede iyileşme gösterirken, Yunanistan ve Portekiz’de zaten olumsuz olan ekonomik durumun daha da bozulduğu gözlemleniyor. İngiltere Merkez Bankası’nın da BREXIT kararı sonrasında aylık tahvil alım programını yeniden başlatması söz konusu. Aylık tahvil alımı rakamının yaklaşık 200 milyar USD olabileceğini öngörüyor. Banka, 2012 yılından bu yana varlık alımı yapmayı bırakmıştı. Bu da gösteriyor ki, piyasalar uzunca bir süre daha likidite bolluğu yaşamaya devam edecek.

Petrolde ise fiyat arayışı sürüyor. Fiyatlarda, arz ve talepteki dengelenmeyle, yılın ilk yarısında yüzde 30’luk bir artış kaydedildi. ABD’nin sondaj kuyularını artırmasının yanı sıra hem Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) hem de OPEC üyesi olmayan ülkelerin arz fazlası üretim yapması,  OPEC üyesi Suudi Arabistan’ın Asya’ya yaptığı özel indirim (ki bu durum Çin’deki yavaşlamanın ilan edildiği şekilde yorumlanıyor), petrol fiyatlarını aşağı yöne çekiyor. Buna karşılık Amerikan dolarındaki en ufak bir zayıflama, Irak petrollerinin güvenlik sorunu nedeniyle risk altında olması gibi nedenler ise petrol fiyatlarını yukarı çekiyor. Bu yıl OPEC ham petrol talebi, geçen yıla göre günlük 1 milyon 900 bin varil artarak 31 milyon 900 bin varil, 2017’de ise bu yıla göre 1 milyon 100 bin varil artarak 33 milyon varil olacak. Bu yıl küresel petrol talebi ise geçen yıla göre 1 milyon 200 bin varil artışla, günlük 94 milyon 200 bin varili, 2017’de 95 milyon 330 bin varili bulacak (AA). “Çin ve Hindistan’ın petrol tüketiminin 2016 ve 2017’de günde 0,4’er milyon varil artacağı” öngörüsü de talep artışını destekliyor.

2016 yılının ilk yarısında kazandıran emtialar arasında yüzde 30’le yer alan petrolün yanı sıra gümüş yüzde 35, çinko yüzde 32 ve altın yüzde 24’lük fiyat artışıyla dikkat çeken kalemler arasında yerini alıyor.

Türkiye Ekonomisi “Darbe Girişimini” Bertaraf Ediyor

Türkiye, 15 Temmuz gecesini 16 Temmuz’a bağlayan saatlerde yaşanan başarısız “darbe girişiminin” yarattığı toplumsal, sosyal ve ekonomik etkilerden kurtulmaya, yaralarını sarmaya çalışıyor. Evet, Türkiye 2016 yılının başlarında, özellikle Rusya ile uçak düşürme krizi etkisiyle, turizm sektöründe zorluklar yaşadı. Yıl boyunca hain terör saldırılarına maruz kaldı, küresel ekonomik yavaşlamanın sonucu küresel ticaret hacmindeki daralmadan etkilendi. Bir de üzerine ülkenin bu darbe girişimini yaşaması, küresel yatırımcılar için en önemli kavram olan “güvenilirlik” konusunda zorlukla karşılaşmasına neden oldu.  Ancak darbe girişiminin çok kısa sürede bertaraf edilmesi, Türkiye’ye yönelik “kalıcı risk” algısına fırsat vermedi. Darbeye karşı halkın güçlü bir sivil direniş göstermesi Türkiye’de demokrasinin zaferi olarak ortaya çıktı. Darbe girişimi öncesi Türkiye ekonomisinde kötü bir seyir olmaması da, bu girişimin etkisini azaltacak bir gerçektir. Çünkü 2016 yılının ilk çeyreğinde yüzde 4,8’lik büyüme rakamıyla Türkiye, Avrupa ekonomileri arasında en üst sıraya yerleşti. 2016 ve 2017 yılları için ülke büyüme tahminleri artırıldı. Muhtemelen yeni gelişmelerden dolayı rakamlar aşağı yönlü revize edilecektir. Ancak Türkiye’nin içinden geçtiği bu zor süreçte yapması gerekenler arasında; ilk sırada, küresel ekonomideki parasal genişlemeden dolayı ortaya çıkan likidite fazlasından faydalanması geliyor. Bunun için de kendini iyi ifade edebilmesi, yatırımcılar için güvenilir ülke olduğu konusunda olumlu sinyaller verebilmesi gerçekten çok önemli. Büyümenin etkilenmemesi için de kalıcı yapısal reformların bir an önce hayata geçmesi, verimlilik artışının hızlandırılması ve tasarrufların artırılması gerekiyor.

Temmuz ayında olumlu bir gelişme ise Rusya cephesinden geldi. 2019 yılına kadar yürütülecek orta-vade ticari, ekonomik, bilimsel ve kültürel işbirliği programının devam etmesine yönelik kararname, Temmuz sonlarına doğru yürürlüğe girdi.  Türkiye-Rusya arasındaki ticari ve ekonomik işbirliğinin devam etmesine yönelik bu kararnamenin imzalanması, ilişkilerin normalleşme sürecine girdiğini gösterdi. Türk otomotiv yan sanayi Rusya ile yaşanan uçak krizinden sonra Rusya’ya ihracatında ilk 6 ayda yüzde 38’lik bir azalma yaşamıştı. Aynı durum turizm sektöründe de yılın ikinci çeyreğinde yüzde 36’lık düşüşe neden oldu. Ancak Temmuz’da ilişiklerin normale dönmesiyle Türkiye yine Rusya’da en çok tercih edilen destinasyon olma konusunda kısa sürede zirveye oturdu.  Türkiye için yaş meyve ve sebzede en önemli pazar olan Rusya’nın, tarım ürünleri ihracatının ambargo kapsamında olmamasına rağmen, üretim standartları ve hijyen kontrollerinden sonra denetimler kapsamında yapılabileceği belirtildi. Türkiye-Rusya normalleşme sürecinin, Türk ekonomisine 2 yılda yaklaşık 10 milyar dolar civarında bir getirisinin olması bekleniyor.

Ekonomide enflasyon ve ihracat rakamlarına bakacak olursak;

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan rakamlara göre, Temmuz ayı enflasyonu, beklentileri aşarak Haziran’a göre yüzde 1,16’lık artış gösterince, 6 ayın en yüksek enflasyon rakamı olan yüzde 8,79’a ulaşıldı. Özellikle aylık bazda en yüksek artışın yüzde 7,05 ile alkol ve tütün ürünlerinde olduğu belirtiliyor. Temmuz ayında tüketici fiyatları bazında en yüksek fiyat artışı, yüzde 54,09 ile “yurt içi bir hafta ve daha fazla süreli turlarda” görüldü. İhracatta ise yüzleri güldüren gelişmeler devam ediyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, haziran ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1,8 oranında artışla 11 milyar 865 milyon dolar ihracata imza atıldı. Yılın ilk 6 ayında ise 2015’in aynı dönemine göre; “Şubat, Mart, Mayıs ve Haziran’da yaşanan artışa karşın Ocak ve Nisandaki düşüşler nedeniyle” yüzde 3,8 oranında düşüşle 70 milyar 654 milyon dolar oldu. İhracat, son 12 ayda yüzde 6,6 gerilemeyle 141 milyar 64 milyon dolara indi.[1]

Temmuz ayında Türkiye’de:

–       TC Merkez Bankası faizleri 0,25 puan düşürerek yüzde 8,75 seviyesine getirdi.

–       Vergi, sigorta primi ve gümrük vergilerinin 30 Haziran 2016 tarihine kadar olan borçlarına taksitle yeniden yapılandırma imkanı getiren teklif, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi.

–       Ankara Üniversitesi bünyesinde, yalnızca tarım, hayvancılık ve gıda üzerine araştırmalar yapan firmaların yer aldığı Türkiye’nin ilk tematik “Gıda Teknokenti” hizmete girdi.

*Bu makale TSE Standard, Ekonomik ve Teknik dergisi Temmuz 2016 sayısında yayınlanmıştır.

[1] “İhracat haziran ayında 11 milyar 865 milyon dolar oldu”, TİM, http://www.tim.org.tr/tr/basin-odasi-gundem-ihracat-haziran-ayinda-11-milyar-865-milyon-dolar-oldu.html

Scroll to top
error: