Küresel Ekonomideki Belirsizlik ve Riskler

Küresel Ekonomideki Belirsizlik ve Riskler*

Peyman Yüksel

Ekonomist

2016 yılının ilk çeyreğinde ekonomideki büyümenin “sönük” olmasından ziyade bu durumun “kalıcı“ olması endişeleri artırıyor.”En endişelendirici risk” olarak,gelişen ülke ekonomileri öncülüğünde yaşanabilecek bir “küresel ekonomik daralmaya” dikkat çekiliyor. Amerikan Merkez Bankasının (FED) beklenen faiz artış kararı, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) çıkma ihtimali (Brexit), büyüme rakamlarındaki dalgalanmalar, AB ekonomisinde iyileştirme çalışmaları, petrol fiyatlarında yukarı yönlü hareketlenmeler, dolarda istikrarın sağlanması konuları ile jeopolitik risklerle başa çıkmak için alınan önlemler, yine ekonomi gündeminde öne çıkan başlıklar oluyor.

Sanayileşmiş 7 ülkenin liderlerini bir araya getiren G7 Zirvesi,26 Mayıs’ta Japonya’nın Kashikojima Adası’nda başladı ve iki gün süren zirvede öne çıkan konular arasında;  küresel ekonomideki belirsizlik ve riskler, gelişmekte olan ekonomilerde yaşanan durgunluk, petrol fiyatlarındaki düşüş ve gerileyen ticaret hacimleri olarak ele alındı. G7 Zirvesine katılan ülkeler,  Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya,  Birleşik Krallık ve Amerika, Rusya’nın da katılması ile dünya ekonomisinin yaklaşık e ini temsil eden bir yapıya kavuştu. Bu nedenle zirve sonuç raporu her zaman için önem taşımıştır. Bu yıl ayrıca dış politikada Kuzey Kore’nin nükleer programı, Çin’in Doğu ve Güney Çin Denizi’nde egemenlik iddiaları, Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, mülteci sorunu, terörle mücadele, Rusya’nın Ukrayna’daki faaliyetleri en önemli dış politika konular olarak dikkat çekiyor. Sonuç bildirgesinde Brexit ve mülteci krizi de öne çıktı. Sığınmacı sayısının 2. Dünya Savaşı’nda beri en yüksek seviyeye ulaştığına dikkat çekildi. Küresel ekonomik büyümenin potansiyelin gerisinde olduğuna dikkat çekilirken, zayıf büyüme riskinin sürdüğü, jeopolitik anlaşmazlıklar ve terörizmin küresel sisteme zarar verdiği belirtildi.G7 Terörle Mücadele Eylem Planı oluşturularak bilgi paylaşımı, sınırların güvenliğini artırma, uçuş güvenliği, terör finansmanı ile mücadele gibi konularda çalışmalar yapılmasına karar verildi. Sonuç bildirisinde ayrıca serbest ticaretin güçlendirilmesi için kurallar çerçevesinde çok taraflı ticaret sistemlerinin kuvvetlendirilmesi ve Dünya Ticaret Örgütü’nün de (DTÖ) teşvik edileceği taahhüt edildi. Trans-Pasifik Ortaklığı (TTP), Japonya-AB Ekonomik Ortaklık Anlaşması, Transatlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması (TTIP) ve Kapsamlı Ekonomik ve Ticaret Anlaşması’nı da (CETA) kapsayan bölgesel ticaret anlaşmalarıyla ticaret serbestisi çabalarının destekleneceği ifade edildi.

Dünyada, Mayıs ayı içerinde meydana gelen ekonomik verilere kısaca değinecek olursak:

Son ayların en önemli ekonomik gelişmesinin, Venezuela ekonomisinin batma noktasına geldiği gerçeği olduğu söylenebilir. Petrol İhraç Eden Ülkeler (OPEC) arasında önemli bir yere sahip olan Venezuela, düşen petrol fiyatları nedeniyle zor günler geçiriyor. Ülkede enflasyonun yüzde 720’le ulaştığı, elektrik kesintileri ve su sıkıntısı nedeniyle halkın isyan ettiği, dış borcun arttığı belirtiliyor. Venezuela ekonomisi 2006-2007 yıllarında sırasıyla yüzde 9,9 ve yüzde 8,8 büyürken 2013’de bu oran yüzde 1,3’e geriledi.Daha sonra daralma sürecine giren ülke ekonomisi, 2014 ve 2015 yıllarında sırasıyla yüzde 4 ve yüzde 5,7 küçüldü.Uluslararası Para Fonu (IMF) Venezuela ekonomisinin 2016’da yüzde 8 daralmasını bekliyor. Petrol fiyatlarında yükselme olmazsa ülkenin borçlarını ödeyememesi ve siyasi istikrarsızlığın meydana gelmesi kaçınılmaz görünüyor.

ABD istihdam rakamlarındaki olumlu gelişmelere rağmen küresel ekonomideki yavaşlamanın ABD ekonomisine yansımaları ve düşük enflasyon rakamları, FED’in faiz artışını bir parça frenliyor. Bu nedenle de FED’in bu konuda aceleci davranması beklenmiyor. FED’in bu yıl içinde 4 değil ama toplamda belki 3 defa faiz artışı yapması yönünde beklentiler artıyor. Bir sonraki faiz artışının Haziran ayı içinde değil ama Eylül ve Aralık ayında yapılması ihtimali yükseliyor.

İngiltere’nin AB’den çıkma düşüncesi FED’in faiz artışı kararlarını bile etkileyecek kadar önemli bir faktör olarak ele alınıyor. Çünkü İngiltere’nin AB’den çıkması zaten var olan küresel belirsizliği daha da artıracak ve dünya ticaretini etkileyecek bir gelişme olarak yorumlanıyor. AB ekonomisi genelinde ise Avrupa Merkez Bankası (AMB) yetkilileri alınan önlemlerin sonuçlarını görmek için biraz beklenmesi gerektiğini belirtiyorlar. AMB hem faizlerde indirime gitti hem de Parasal Genişleme Programı çerçevesinde varlık alımlarının kapsamını genişleterek şirket tahvillerini almayı da programa dahil etti. Bu çerçevede AMB Haziran ayından itibaren ekonomiye transfer etmek üzere kendisinden para alması için bankalara para da ödeyecek.

Çin ekonomisinde; sanayi üretiminin ekonomistlerin beklentisi olan yüzde 6,5 değil de yüzde 6 olarak gerçekleşmesi, perakende satışların yüzde 11 beklenirken yüzde 10 olması, kredilerdeki artışın beklentilerin çok altında kalması ekonominin düzeleceği yolundaki umutları zayıflattı. Gelişmekte olan büyük bir ülke olarak Çin’de ekonomideki yavaşlama endişe yaratmaya devam ediyor.

Rus ekonomisinde beklenen yüzde 2’lik daralmanın yüzde 1,2’de kaldığı açıklandı. Rublede yaşanan sert değer kaybından sonra yüzde 12 değer kazanması, petrol fiyatlarındaki yukarı yönlü hareketler ve son 15 yılın en büyük modernleşme sürecinden geçen Rus ekonomisinin yapısal reformlara ihtiyaç duyduğu belirtiliyor. Ekonomide daralmanın azaldığı ve bu yılsonuna doğru, halen sıfır olan büyümenin artışa geçeceği yönünde tahminler öne sürülüyor.Rus Ekonomik Kalkınma Bakanlığı raporunda, petrol fiyatlarının varil başına 50 dolar seviyesinin üstüne çıkması halinde bile, yıllık yüzde 5 ila 7’lik ekonomik büyüme rakamlarına ulaşmanın pratikte imkânsız olduğu bildirildi. Mayıs ayı sonlarına doğru Rusya’dan gelen açıklamada Türkiye menşeli tarım ürünlerine konan ambargonun askıya alındığı belirtildi. Rusya-Türkiye arasındaki sebze krizinin bu yeni düzenleme ile aşılması Türkiye’de olumlu karşılandı.

Türkiye ekonomisinde büyümerakamları, Avrupa Komisyonu tarafından 2016 ve 2017 yılı beklenti için yüzde 0,1 puan artırıldı. Avrupa Ekonomik Tahminleri raporunda 2016 ekonomik büyüme tahminini Türkiye için yüzde 3,5’e, 2017 büyüme tahminini ise yüzde 3,7’ye yükselttiği görüldü. Her ne kadar Rusya’nın uyguladığı yaptırımlar ve dış istikrarsızlıklar olsa da petrol fiyatlarındaki düşüşün, destekleyici para politikalarının ve maaşlara yansıyan artışların bu kararda etkili olduğu belirtildi.Petrol fiyatlarındaki düşüş Türkiye’nin enerji ithalatı rakamlarını bir önce yıla göre yüzde 40,6 azalmayla 6.48 milyar dolara geriletti. Ham petrol ithalatı da 1.666.408 ton olarak gerçekleşti. Bir önceki ay ithalat 1.910.680 ton olurken, geçen yılın aynı ayında 1.819.664 ton seviyesinde bulunuyordu.

KPMG Araştırmasından Çıkan Sonuç: Çığır Açan İnovasyon

“Küresel Üretim Sektörünün Geleceğine Bakış-2016”  raporunu yayınlayan dünyaca meşhur uluslararası denetim, vergi ve danışmanlık şirketi KPMG, toplamda 151’i CEO olmak üzere 368 üst düzey yöneticiyle gerçekleştirdikleri anket sonuçlarını açıkladı. Bu yöneticilerin en önemli özelliği ise, üçte ikisinin yıllık ciroları 5 milyar dolardan fazla olan şirketleri yönetmeleri. Ankete katılan şirketlerde öne çıkan sektörlerhavacılık ve uzay, savunma, otomotiv, tıbbi cihazlar, mühendislik ve sanayi ürünleri, metalcilik olarak gruplanıyor. Dünya devi şirketlerin Ar- Ge’ye yatırımlarını artırdıkları, bu konuda verimliliğin sağlanmasına önem verdikleri ve ‘ezber bozan’ inovasyon anlayışının yaygınlaştığı görülüyor. Bu sonuca varılmasını sağlayan düşünce ise; katılımcıların yüzde 74’ünün gelecek iki yılda şirket gelirlerinin yüzde 4’ünü Ar-Ge’ye yatıracaklarını belirtmiş olmalarıdır. Bu yüzden inovasyonu artırmak için yeni teknolojilerin kullanılmasına yatırım yapılıyor hatta şirket evlilikleri gerçekleştiriliyor. Dünyadaki teknoloji yarışını yakalamak isteyen Türk firmaları ise şirket yapılarında büyük değişikliklere gitmeden ufak uyarlamalarla fırsatları yakalamaya çalışıyorlar. İnovasyona dayalı büyüme modelini benimseyen şirketlerin Ar-Ge yatırımlarını artırdıkları ve yeni üretim teknolojileri kullanmaya başladıkları görülüyor. Ancak, büyük adımlar atmak için henüz erken olduğunu düşünenler çoğunlukta yer alıyor. Çünkü geçtiğimiz yılın başlarından itibaren devam eden belirsizlik ve durağanlık nedeniyle yatırımcıların büyük yatırımlar yapma konusunda temkinli oldukları gözlemleniyor.

İran’da Yatırımlar Finans Sektörünü Bekliyor

ABD, Rusya ve Batılı ülkeler Ocak ayında İran’a,nükleer faaliyetlerini durdurması karşılığında, uygulanan bir dizi ambargoyu kaldırmıştı. Bölgede önemli bir gelişme olarak meydana gelen bu durum, küresel yatırımcıların da iştahının İran’ayönelmesine neden olmuştu. Ancak,  bugün gelinen noktada,ABD ve AB yönetmelikleri arasında,sonuçları büyük cezalarla neticelenen bazı farklı uygulamaların olması, finans kuruluşlarınınİran’a yapılacak yatırımlarda geri adım atmasına neden oldu. Çünkü daha önce dolar cinsinden ticarette yasağı delen bazı dünya devi bankalara ABD tarafından ciddi cezalar uygulanmıştı. Bunlar arasında Alman Commerzbank, Hollandalı ING, Fransız BNP Paribas ( 9 milyar dolarlık rekor ceza), İsviçreli CreditSuisse de bulunuyor. İran’a yatırım yapma konusunda en kararlı görünen Fransa’nın bile belirsizlikler ortadan kalkmadan dev yatırımları finanse edemeyeceği anlaşılıyor. Her ne kadar ABD ve İranlı yetkililerin bu soruna çözüm arayışı içine girdikleri görülse de, İran’a karşı yaptırımlar hala insan hakları ihlalleri, balistik füze geliştirme ve terörizm ile mücadele gibi konular nedeniyle tam olarak kaldırılmış değil.

Dolarla ticarette yasağın devam etmesi, Avrupa’daki finans kuruluşların İran yatırımlarını desteklemesi konusunda çekince yaşamalarına neden oluyor. Buna göre;dev yatırımcıların finans desteği olmadan büyük yatırımları gerçekleştirmesinin mümkün olmadığı ortaya çıkıyor.  Bankaların yatırımları destekleme kararında bekledikleri en önemli tarih ise ABD’deki başkanlık seçimlerinin yapılacağı 8 Kasım 2016 tarihi. Yeni ABD başkanının uygulayacağı politikalar diğer konularda olduğu gibi finans sektörünün de atacağı adımları etkileyecek gibi görünüyor.Türkiye’nin önde gelen enerji şirketleri de İran’da rüzgâr enerjisi, doğalgaz, petrol ve türevlerine yönelik yatırım ve ticaret imkânlarıyla yakından ilgileniyor. Bunun yanı sıra bankacılık ve otel yatırımları gibi alanlarda da tecrübe sahibi olan büyük Türk firmaları da en büyük zorluğun bankacılık sistemindeki yaptırımlara dayandığını belirtiyorlar.

Türkiye Ekonomisi 2016’ya Güçlü Girdi

Türkiye ekonomisi 2015’in son çeyreğinde gerçekleşen olumlu büyüme rakamları ile 2016’ya güçlü bir şekilde girdi. Ancak, sürdürülebilir büyümenin sağlanması için ekonomide yapısal reformlara ihtiyaç var.  Reform süreci hızlanır, işgücü piyasası reformu yapılır ve enflasyonun düşmesi yönünde çabalar devam ederse önümüzdeki yıllarda yüzde 6-7’lik büyüme oranlarının yakalanması söz konusu olabilir. Tabii bunun için ayrıca dövizde istikrarın sağlanması ve emtiada özellikle petrol fiyatlarında fazlaca artış olmaması gerekiyor. Bölgesel risklerden etkilenmeyecek alanlara yatırım yapılması da dikkat edilmesi gereken konular arasında yerini alıyor.

Türkiye’de Kartlı Ödeme Sisteminde Yeni Dönem Başladı

Türkiye’nin ilk milli ödeme sistemi olan TROY ile yeni bir dönem başladı. Türkiye, kendi ödeme yöntemini hayata geçirdi ve TROY logosu banka kartlarının ve kredi kartlarının sağ alt köşesinde yerini aldı.  1 Nisan 2016 tarihi itibariyle kullanıma hazır hale gelen TROY’un “Türkiye’nin Ödeme Yöntemi” ifadelerinin kısaltması olduğu; TR Türkiye’yi, O ödemeyi ve Y’si de yöntemi ifade ediliyor. İlk etapta sadece yurtiçi kullanıma açık olan TROY Kartı, tüketiciler önümüzdeki süreçte bankalardan alabilecekler.  Kredi kartı kullanımı kayıt dışı ekonomiyi önlüyor ve tüketicileri nakit para taşıma külfetinden kurtarıyor. Bankaların TROY Kart için değişik pazarlama uygulamaları yapması, gençlere, emeklilere, çiftçilere veya öğrencilere yönelik kampanyalar gerçekleştirmesi bekleniyor.

Turizm Gelirleri Alınan Önlemlerle Artırılıyor

Turizm; sosyal, siyasi ve ekonomik gelişmelerden en hızlı etkilenen hassas sektörlerin başında geliyor. Türkiye ekonomisi, son yıllarda bölgede yaşanan siyasi ve sosyal istikrarsızlıktan bu anlamda olumsuz etkileniyor. Zorlu geçen 2015 yılının ardından özellikle Rus savaş uçağının düşürülmesi sonucu gerilen Rusya-Türkiye ilişkilerinde en çok etkilenen sektörlerin başında bu nedenle turizm geliyor. Rusya’nın düşen petrol gelirleri nedeniyle yaşadığı ekonomik daralmanın vatandaşlarına yansıması sonucu turizm harcamalarının azaldığı görülüyor. Mart ayında bir önceki yılın aynı ayına göre ziyaretçi sayısındaki ’lük azalmada, Rusya’dan gelen ziyaretçi sayısının yüzde 58.95 düşüşle 23,947’ye gerilemesi de etkili oldu. Yılın ilk çeyreğinde yabancı ziyaretçi sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10,30 azalışla 4.063.477 olarak gerçekleşti. Aynı dönem için geçen yılla yapılan karşılaştırmada, turizm gelirlerinin ise yüzde16,5 azalarak 4 milyar dolara gerilediği görüldü.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2015’te Türkiye’nin turizm geliri bir önceki yıla göre yüzde 8,28 geriledi.  Türkiye turizmden, 2014 yılında 34 milyar 67 milyon 286 bin dolar gelir elde ederken bu rakam 2015 yılı için 31 milyar 281 milyon 997 bin dolara geriledi. 2014-2015 karşılaştırmasında en çok turist gönderen Rusya, İngiltere, Hollanda ve Fransa gibi ülkelerden gelen turistlerin sayısında azalma olurken Almanya, Gürcistan, Bulgaristan ve İran’dan gelen turist sayısında artış yaşandığı gözlemlendi. Türkiye  2016’da turizm gelirleri konusunda kayıp yaşamaması, turizm gelirlerinde azalma olmaması için yeni ve farklı alanlarda turizm çalışmalarına hız verdi. Bu kapsamda, bu yıl kırkıncısı düzenlenen Turizm Haftası hareketli geçti. 15-22 Nisan tarihleri arasında birçok ilde farklı etkinliklerle kutlanan bu haftada termal kaplıcalardan raftinge, kış sporlarından yöresel yemek yarışmalarına kadar birçok farklı etkinlikle turizme destek verildi. Türkiye’de inanç, kültür, sağlık ve spor turizmi gibi alanlarda hala büyük bir potansiyel mevcut. 2016 yılında krizin fırsata dönüştürülmesi için otellerin de yerli turistler için özel fiyat çalışmaları, erken rezervasyon kampanyaları yaptığı gözlemleniyor.  Ayrıca AB ekonomisindeki toparlanma sayesinde bölgeden ülkemize gelecek turist sayısının da olumlu yönde etkilenmesi bekleniyor.

*Bu makale TSE Standard, Ekonomik ve Teknik dergisi Mayıs 2016 sayısında yayınlanmıştır.

Scroll to top
error: