Türkiye’den Afrika’ya, Mısır’dan Orta Asya’ya Giden Kavşakta Mersin Limanı

[siteorigin_widget class=”SiteOrigin_Widget_Image_Widget”][/siteorigin_widget]

Peyman Yüksel

Ekonomist

TÜRKSAM Ekonomi Enstitüsü

Güney ve Doğu Akdeniz’de tarihi bir süreç yaşanmaktadır. Yaşanan gelişmeler hem Avrupa hem de Türkiye için büyük önem taşımaktadır. Avrupa Birliği (AB) mali sorunlarla uğraşırken Arap Baharı adı ile anılan coğrafyada kontrolü dışında olabilecek olumsuzluklara karşı da önlem almaya çalışmaktadır.

2010 yılının sonundan günümüze kadar gelinen süreçte özellikle Tunus, Mısır, Cezayir, Libya, Ürdün ve son olarak da Suriye’de yaşananlar Güney ve Doğu Akdeniz’in güvenliği açısından önem arz etmektedir. Bu bölge Avrupa’ya enerji arzı açısından son derece önemlidir. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), Mersin Limanı’nı dünya limanları arasına aldığını ilan ederek bölgede genel anlamda bir kontrol sağlanması yolunda önemli bir adım atmıştır.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de dışa açılan en önemli kenti Mersin, limanı ile de geçmişte olduğu gibi gelecekte de potansiyel aktarım noktası olma özelliğini taşımaktadır. İstanbul’dan sonra dış ticaret ve lojistik konusundaki en önemli ilimiz Mersin’dir. Mersin; Orta Doğu, Kuzey Afrika, Akdeniz-Avrupa, Rusya Federasyonu ve Orta Asya cumhuriyetlerini birçok konuda ilgilendiren bir noktada bulunmaktadır. Suriye’de yaşanan olaylar özellikle Türkiye’nin Afrika ve Orta Doğu’yla olan dış ticaretinde aksamalara neden olmuştur. Bu aşamada Mersin Limanı devreye sokularak Mısır’a Ro-Ro seferlerine başlanmıştır. Serbest bölgenin mevcudiyeti, Adana Havaalanı’na 70 km yakınlıkta bulunması, İç ve Güneydoğu Anadolu ile Akdeniz bölgesinin ihracat-ithalat kapısı olma özelliği, Orta Doğu ülkelerinin transit merkezindeki Mersin’i, birçok alanda önemli bir cazibe noktası haline getirmektedir. Mersin- Samsun demiryolu bağlantısı, Samsun – Ceyhan petrol boru hattı ve Samsun- Soçi arasında da Ro-Ro seferleri gerçekleşirse Mersin’in, etkilediği bölgesel alandaki stratejik önemi iyice ortaya çıkacaktır.

Mersin’in bir başka dikkat çekici özelliği de Kürt nüfusun şehrin demografik yapısındaki yeridir. Bölgesel Kürt yönetiminin lideri Mesut Barzani’nin yıllardır Mersin’e olan ilgisi de bilinmektedir. Geçmişte, Mersin’de yaptığı ticari işlemlerle ilgili bir dönem sıkça gündeme gelen haberler, basında yer almaktaydı. Günümüzde ise Mersin şehri her geçen gün çeşitli kuruluşların, ülkelerin ilgisini çeken, ziyaretlerin gerçekleştiği ve bu nedenle de bölgede, kilit rol oynama kapasitesi artan bir kent haline gelmiştir. Bu konu son günlerdeki şiddet olayları ve geleceğe dönük projeksiyonda dikkatle ele alınması gereken konulardan biri haline gelmiştir.

OECD’nin Odaklandığı Nokta: Mersin Limanı

Mersin Limanı Türkiye’nin Doğu Akdeniz kıyısındaki konumuyla stratejik bir öneme sahiptir. 2007 yılında PSA-Akfen konsorsiyumu, limanı 755 milyon dolara almıştır. Bu satış işlemi ile limanın adı Mersin International Port (MIP) olarak değiştirilmiştir. Liman o zamanlarda da hem karayolu hem de demiryolu bağlantıları ile özellikle Orta Doğu ticareti için oldukça önem arz etmekteydi.

2011 yılının Aralık ayında OECD, Liman Şehirleri Programı kapsamında dünyanın en önemli limanları arasına Mersin Limanı’nı da almıştır. OECD’nin Türkiye’den İzmir, Samsun ve Mersin’in aday gösterildiği ve seçimlerde “kazanan” şehrin Mersin olduğu ilin valisi Hasan Basri Güzeloğlu tarafından açıklanmıştır. OECD’nin bu seçiminden dolayı gururlanan il yönetimi, bunun Mersin Limanı’nın uluslararası arenada tanınmasına katkı sağlayacağını, dünya ticareti ve bölgesel ulaşım ağına büyük artıları olacağına dikkat çekmişlerdir. Süreç içinde OECD uzmanlarının bölgeye gelerek kamuda ve yerel yönetimlerde, sosyal kurumlarla ve liman yönetimiyle görüşmelerde bulunacakları belirtilmiştir. Bölgede yapılacak saha çalışmalarının, projenin ortaklarından olan Çukurova Kalkınma Ajansı (ÇKA) tarafından yürütüleceği de yapılan açıklamalar arasındadır.[1]

Temmuz ayı sonlarında İtalya’nın Bari Üniversitesi’nden uzmanlardan oluşan bahsedilen heyet gelmiş, ÇKA tarafından koordine edilen saha çalışmaları yapılmış, “Küresel Liman Şehirleri” projesi kapsamında gerekli araştırmaları yapmışlardır. OECD heyetini Mersin Limanı haricinde, Serbest Bölgesi’nde, belediyede, Deniz Ticaret Odası ve ÇKA Adana bürosunda da görüşmelerde bulunup ülkemizden ayrılmışlardır.

Bu kadar detaylı ve kapsamlı görüşmelerde bulunan heyetin hazırlayacağı raporu umarız ilgililer basınla paylaşırlar. OECD’nin kurucuları arasında Türkiye de bulunmaktadır. Bizim merak ettiğimiz bu kuruluşun yaptığı organizasyonlarda Türk uzmanlar da böyle diğer ülkelerin bu tür kurumlarına ziyaretlere gidip görüşmelerde bulunuyorlar mı? OECD’nin, üyesi İtalya’nın Mersin’e ve bölgeye olan ilgileri birden bire mi artmıştır acaba?

Doğu Akdeniz’in Güvenliği Kimler İçin Önemli?

Bugün, geldiğimiz noktada Doğu Akdeniz’in yakın dönem fotoğrafını çekecek olursak:

Avrupa Birliği (AB) için Doğu Akdeniz’e ulaşmak, demek (eskiden olduğu gibi bugün de) Orta Doğu’da mevcut enerji kaynaklarına ulaşmak anlamına gelmektedir.

[siteorigin_widget class=”SiteOrigin_Widget_Image_Widget”][/siteorigin_widget]

ABD, İngiltere, Norveç gibi ülkelerin başını çektiği “Enerji Barışı” (energy peace) kavramı bu bölgede içerik olarak, Orta Doğu’dan elde edilen petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynaklarının, Doğu Akdeniz üzerinden Batı’ya ulaştırılma projelerinin barışa da hizmet edebileceğini savunmaktadır.

1. Arap Baharı etkisi ile Doğu Akdeniz’in iki önemli ülkesi olan Mısır ve Libya’da yönetimler el değiştirmiş, diktatörler saf dışı bırakılmış, Suriye’de ise direnen Basser Esad rejiminin sonunun geldiği düşünülmektedir.

2. Yunanistan – Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve (Türkiye’den uzaklaşan) İsrail işbirliği içine girerek Doğu Akdeniz’de doğalgaz arama çalışmalarına başlamışlardır.

3. Rusya İsrail ve GKRY’nin bu çalışmalarından rahatsız olmuştur. Avrupa’nın Rusya’ya bağımlılığını azaltabilecek böylesi bir durumda, Rus donanmasının Akdeniz’de girebildiği tek yer Suriye’deki Tartus Limanı iyice önem kazanmaktadır.

4. İsrail ise çıkan kendi kıta sahanlığından elde ettiği gazı GKRY’e borularla taşımayı düşünmekte ise de denizin yapısının buna müsait olmamasından dolayı Ceyhan Boru Hattı’nı kullanması en mantıklı seçenek olarak düşünülebilir.[2]

5. Doğu Akdeniz’deki gelişmeler Türkiye’nin bölgedeki konumu değiştirmiştir. Arap Baharı’nda etkin olmak isteyen Türkiye tam da istediğini elde edememiş, tam tersi komşularıyla ciddi sorunlar yaşar hale gelmiştir. Akdeniz’deki doğalgaz çalışmalarına da müdahil olmaya çalışmış ancak etkin bir sonuç alamamıştır.

6. İsrail’in bu son hamlesi ile Türkiye’nin “Enerji Güvenliği” konusunda Doğu-Batı arasında çok stratejik bir konumda olduğunu söylemesi, bir parça kırılmıştır.

7. Suriye’de süren iç çatışmalar bölgesel olarak, Suriye sonrasının konuşulur hale gelmesine neden olmuştur. Gelinen son durumda, bölge yeni bazı yapılanmalara gebedir. Bunlardan birisi de bölgedeki Kürt yapılanmasıdır.

[siteorigin_widget class=”SiteOrigin_Widget_Image_Widget”][/siteorigin_widget]

Barzani’nin Mersin Hayali, Kürt Yapılanması ve Kaçakçılık Hareketleri

Yıllar öncesinde Pentagon’da yayınlanan haritalarda, oluşacak bir Kürt devletinin Adana, Mersin veya İskenderun üzerinden Akdeniz’e çıkma planları olduğu gösteriliyordu. Her ne kadar bugün Suriye’de yaşananlar Kürtler’in Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e çıkmaya çalışacaklarını gösterse de, Türkiye’nin güney illerindeki faaliyetleri ilerleyen dönemlerde farklı hedeflere de sahip olmak isteyeceklerinin işaretlerini vermektedir.

Bu bölgede özellikle Mersin’de uzun zamandır bir Kürt yapılanması mevcuttur. Şehrin Kürt nüfusu, son yıllarda normalin üzerinde bir artış göstermiştir. Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Lideri Mesut Barzani’nin Mersin şehri ile uzun zamandır ilgilendiği bilinmektedir. Tabii ki bu ilgi yeni oluşmamıştır.

Mesin Limanı Doğu Akdeniz’in en stratejik limanı olma özelliğini her zaman taşımıştır. Mondros öncesinde Mersin Limanı üzerinde siyasetler ve talepler olmuştur. Mersin Limanı’nın 30 Ekim 1918 Mondros’da İtiliaf Devletleri ile “Teslimiyet” Anlaşması’nın imzalanmasının ertesi günü İngiltere’nin ilk işgal ettiği liman olmak, gibi bir tarihsel özelliği vardır. Sonrasında Anadolu’da milli mücadele devam ederken İstanbul’da işgal kuvvetleri ile işbirliği içindeki Kürtler, Seyyit Abdülkadir önderliğinde gelecekte kurulması düşünülen Kürdistan’ın Irak’ın Kuzeyi’nden başlayacak haritasında “Mersin Limanı”, denize açılmak için müzakere edilmişti. O zamanın emperyalist güçleri amaçlarından günümüzde de vazgeçmemişlerdir. ABD ve İngiltere’nin bölgedeki Kürt oluşumundaki etkileri, destekleri bilinmektedir. Bugün de Irak Bölgesel Kürt Yönetimi yani Mesut Barzani bu güçlerin himayesi altında Mersin Limanı ve bölgesi üzerinde siyaset peşindedir.

2008 yılında dönemin Enerji Bakanı Hilmi Güler de Enerji Barışı kavramını kullanarak Nabucco Projesi ile ilgili olarak “Bu proje sadece Avrupa’ya doğalgaz taşıma projesi değildir, aynı zamanda bir ‘enerji barışı’ projesidir” demiştir. Kuzey Irak’taki, Türkiye’nin güneydoğusundaki ve Suriye’nin kuzeyindeki Kürt yapılanmasına bakıldığında, Irak petrolünün Batı’ya ulaştırılması için bir güzergâh gerektiği ortaya çıkmaktadır. Burada 2 alternatif bulunmaktadır: Mersin ya da Tartus Limanları. Şu anda Suriye’de yaşanan süreç “henüz” Tartus Limanı için imkân sağlamamaktadır. Oysa yoğun Kürt nüfusunun göç ettiği Mersin’de, Barzani’nin Türkiye’deki temsilcilerinin şirketler kurduğu, yakın çevresinden kişilerin Mersin Serbest Bölgesi’nde ve hatta İskenderun’da nüfus sahibi olmaya çalıştıkları, ciddi yatırımlar yaptıkları konuşulmaktadır.[3] Bu kişilerin bazı illegal işlere de karıştıkları ortaya çıkmıştır. Bir dönem konu ile ilgili mecliste kaçakçılıkla mücadele komisyonu kurulmuş, dönemin Gümrükler Başmüfettişi Necati Can, mecliste komisyonuna verdiği bilgilerde, akaryakıt kaçakçılarının üs olarak Mersin’i seçtiğini belirtmiştir. Bölgedeki çoğu istasyonda kaçak akaryakıt satıldığı belirlenmiştir. Necati Can İstanbul ve Mersin’de 120 firma ile ilgili milyar dolarlık hayali ihracat olduğunu, Güneydoğu’daki şehirlerde banka hesaplarının arttığını, mahkemeye intikal etmiş bu gibi konularla ne medyanın ne de başka hiçbir kurumun ilgilenmediğini belirtmiştir.[4]

Geçtiğimiz yıl, European Tobacco adlı sigara şirketinin sigara kaçakçılığı yaptığı, şirketin yüzde 40 hissesine sahip Ermeni asıllı Nasri Kardeşler’in ise Neçirvan Barzani’nin gizli kasası olarak bilindiği söylenmektedir. Mersin’de kurulan firmanın Barzani adına birçok şirket kurduğu ve ticaret yaptığı da bilinmektedir.

Mersin bütün bunların yanı sıra birçok terör eylemine, sivil itaatsizliğe, Kürtlerin meclisteki temsilcisi olduğunu ifade eden Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) gerek emniyet güçlerine ve gerek hükümet yetkililerine karşı düzenledikleri saldırılarla da anılmaktadır. Geçtiğimiz haftalarda, Gaziantep’te yaşanan insanlık dışı katliamda, terör örgütünün eylem yapılması için Diyarbakır’ı, silah ve mühimmat için Şanlıurfa’yı ve son olarak da bomba yapımı ve eylemin gerçekleştirilmesi için de Mersin’i seçmesi enteresandır. Artık dağ tipi militanla şehirde eylem yapmanın imkânsız olduğunu düşünen terör örgütü “şehir tipi” militanlar yetiştirmektedirler. Emniyet güçlerinin yaptığı araştırma sonuçlarına göre PKK’nın militanlarının büyük bir kısmını, Mersin ve Hatay bölgesinde konuşlandırdığı belirlenmiştir.

Değerlendirme:

Doğu Akdeniz Bölgesi birçok ülke için büyük önem arz etmektedir. Gerek AB’nin petrol ve doğalgaz temini için, gerek ABD’nin bölgeye yönelik politikaları için gerekse Rusya’nın stratejik öneme sahip Tartus Limanı için. Rusya ile ortak yapılacak nükleer santralin Mersin-Akkuyu’da planlanması da bir tesadüf olamaz.

[siteorigin_widget class=”SiteOrigin_Widget_Image_Widget”][/siteorigin_widget]

Türkiye ise hem bu bölgede yoğunlaşan terör yapılanmasına karşı hem de karışıklıklardan dolayı yaşanan ticari kayıplarının telafisi için Mersin Limanı’nı bir çıkış noktası olarak kullanmak durumundadır. Liman aynı zamanda şu sıralar Suriye’nin kuzeyinde yapılanan PYD ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi için de ulaşılması düşünülen hedefler arasında bulunmaktadır. Bu yönde uzun zamandır atılan adımlar bazı olayların “geliyorum” dediğini bizlere adeta haykırmaktadır.

2013 Akdeniz Oyunları’na ev sahipliği yapacak olan kent için şöylesi yeni bir slogan olabilir:

Bütün yollar Roma’ya çıkar sözünü belki de artık “bütün yollar Mersin’e çıkar” şeklinde değiştirmemiz gerekecektir.

[1] T.C. Mersin Valiliği Resmi İnternet Sitesihttp://www.mersin.gov.tr/Default.aspx?pid=15&hbid=626, Erişim Tarihi: 04 Eylül 2012

 

 

[2] Doğu Akdeniz’deki Hidrokarbon Rezervleri Rusya’nın Bölgedeki Varlığını ve Suriye’ye İlgisini Teşvik Ediyor,http://www.usakgundem.com/haber/75204/doğu-akdeniz-39-deki-hidrokarbon-rezervleri-rusya-39-nın-bölgedeki-varlığını-ve-suriye-39-ye-İlgisini-teşvik-ediyor-.html, Erişim Tarihi: 05 Eylül 2012

 

 

[3] Açılım’ın Ekonomisi, Cüneyt Ülsever, http://www.turktoresi.com/viewtopic.php?f=145&t=8103, Erişim Tarihi: 6 Eylül 2012

 

 

[4] Kozmikoda.tvhttp://www.kozmikoda.tv/detayicerik.asp?katid=6&icerik=56, Erişim Tarihi: 6 Eylül 2012

http://www.turksam.org/tr/a2749.html

Bu makale 12 Haziran 2012 tarihinde TÜRKSAM Ekonomi Enstitüsü’nce yayınlanmıştır.

** Bu makale EkoAvrasya Dergisi Güz 2012, Sayı:20’de yayınlanmıştır

http://ekoavrasya.net/dergi/dergi-20/sayi20.pdf

Scroll to top
error: